bread

Kimdir Bu Fadime?

“Fadime Kimdir?”, Karadenizli kadınların hayat deneyimlerini birer yaşam anlatısına dönüştürerek, gerçek hayattaki Fadime kimliğini ortaya koyuyor. Ayşenur Kolivar ’06 ile “Fadime Kimdir?” üzerine konuştuk.

Kitabın başlığı aynı zamanda yanıtı aranan temel soruya işaret ediyor… Fadime Kimdir? Fadime’yi Karadeniz fıkralarından hepimiz tanıyoruz. Ancak bu kitapta Fadime’nin fıkralarda ona atfedilen özelliklerinin dışında kim olduğu sorgulanıyor ve gerçek hayattaki kimliği ortaya koyuluyor. Kitapta her bir yazar kendi tanıdığı Fadime’yi ortaya koyuyor; kimi zaman sevdiği İsmail’e kavuşamayan Asiye, kimi zaman Artvinli Muhtar Rabia kimi zaman ise Karadeniz’in ilk radyo sanatçısı Cemile Cevher… “Temel Kimdir?” adlı kitapta, Temel’in, gerçekte var olan çoğul kimlikleri çeşitli boyutlarıyla anlatılıyordu. Aynı serinin devamı olan  “Fadime Kimdir” ise Fadime’yi kalıplardan sıyırıp, onu yalnızca Temel’in karısı ya da kızı olmaktan çıkar arak asıl Fadime kimliğini irdeliyor. Kitapta yirmi beş farklı anlatı ve birçok görsel ürün bulunuyor. Bu anlatıların kimisi anı, kimisi kurgu, kimisi de akademik çalışmaların ürünü ve büyük çoğunluğu kadınlar tarafından kaleme alınmış. Kısacası editörlüğünü Ayşenur Kolivar ’06 ve Leyla Çelik’in yaptığı kitap, tektipleştirilmiş Karadeniz kadınının hayat deneyimlerini sunuyor.

“Fadime Kimdir?”de birçok kişinin yazısı var. Bu proje nasıl oluştu? Tüm bu insanlar nasıl bir araya geldi?

Bu kitap, “Temel Kimdir?”in devamı olarak ortaya çıktı. “Temel Kimdir?” www.karalahana.com internet sitesi ve Heyamola Yayınevi’ndeki arkadaşların birlikte ürettikleri bir fikirdi. Karadenizli deyince insanların aklına sadece “Temel” geliyor ama Temel kimdir diye sorduğunuzda maalesef olumlu bir tablo da çizilmiyor. Karadenizliler olarak bunu reddetmiyoruz, fıkraların “Temel”ini kabul ediyoruz ama Karadeniz insanı sadece bu değil ve fıkraların Temel’inde ön plana çıkarılmaya çalışılan şeyleri ve gerçek Temel’in kim olduğunu sorgulamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu tektipleştirmeye karşı bu konuda yazan çizen insanlar olarak bir aydın tavrı geliştirelim diye bu proje oluşturuldu. O zaman benden bir yazı talep etmişlerdi, proje ile ilişkim sadece bir yazı üzerinden oldu. O sıralarda BÜ’de yüksek lisans tezimi bir Hemşin köyünde konuşulan Türkçe diyalekt üzerine yapmıştım. Karadeniz’deki bu diyalekt yapıları üzerine bir yazı hazırlamıştım. Sonra “Fadime Kimdir projesi için de sizden bir yazı bekliyoruz” dendi. Sonra bir de baktım kitabın editörlerinden biri olmuşum. Bu kitabı, ilk defa Karadeniz kadını adına oluşturulmuş bir proje ve bu kadınların kendilerini anlatmaları için önemli bir fırsat diye düşündük ve kadınlara ulaşmaya çalıştık. Bol telefon, e-posta ve dernekler sayesinde kadınlara ulaşmak için gösterdiğimiz çabaların sonucunu aldık ve bu kadınlar bir araya gelebildi.

Yazarlardan biraz bahsedebilir misiniz?

Bir kısmı benim önceden tanıdığım, güzel yazabileceğini düşündüğüm insanlardı. İlk defa kalemi eline alan kadınlar da var ve “Hadi yaz, sen yazabilirsin, hep anlattığın o kadının hikayesi vardı ya! Karadeniz’de böyle kadınlar ve böyle hayatlar da olduğunu insanlar bilmeli…” diyerek onları yazmaya cesaretlendirdik. Projede Nuray Küçükler, Emine Kolivar gibi Boğaziçili başka kadınlar da var. Bazı kadınlar köyde yaşıyor. Yazı yazma deneyimleri daha önce olmamıştı. Bana gelen el yazılarının bazıları çok kötüydü, okunmuyordu bile. Ben onların üzerinde epey çalışıp toparladım. Bir tanesini okuma yazma bilmeyen bir kadının ağzından direkt yazdık. Kitabın olumlu eleştiri alan bir özelliği -bizim de çok dikkat ettiğimiz- çok farklı kesimlerden kadınların kendilerini ifade edebildiği bir platform olması. Çok eksikleri var, ben projenin içinden biri olarak biliyorum ama bunu bir ilk olarak görmek gerekiyor. Karadeniz kadını deyince akla gelen temel klişelerin dışında, bu kadınların hayatlarında ne var ne yok bunu sorgulamaya çalıştık. Ben ve diğer Karadenizli arkadaşlarım bu konuda duyarlıydık. Karadenizli kadınlar kendilerini ifade edebilmeleri gibi bir derdimiz vardı.

Kitapta erkek yazarlar da var. Erkek yazarları neye göre belirlediniz?

Aslında temel bir kriterimiz vardı. Bu hem erkek hem kadın yazarlar için geçerliydi. “Karadeniz kadını şudur” gibi tanımlar yapan, yargılar bildiren yazıları eledik. İnsanlar kendi hayatlarından bir şeyler anlatsın istedik. Yargı bildiren yazıları almamaya gayret gösterdik. Genelde erkeklerin yazılarında “Karadeniz kadını cesurdur, cefakardır” gibi ifadeler oluyor. Nedense kadınlardan böyle yazılar gelmedi. “Bir yargınız varsa bunu onların dilinden ya da kendi yaşadığınız bir olayla ifade edin. Sadece sizin yargılarınız ve saptamalarınız olgusal bir dayanağı olmadan ortada kalmasın” dedik. Erkeklerden daha çok yazı geldi. Ahmet Özer gibi başarılı edebiyatçılar, Mustafa Duman gibi araştırmacılar var. Böyle yazılar gelince doğal olarak onları kitaba aldık. Ama bir yandan da sürekli kadınları “hadi” diyerek dürtükledik.

Mesela Sisli Gözler’in yazarı çok genç bir arkadaş. Henüz 23 yaşlarında. Yazarların ister kadın olsun ister erkek, farklı kuşaklardan ve coğrafyanın farklı yerlerinden olmasına dikkat etmeye çalıştık, “Artvin’den de bir hikaye olsun, Trabzon’dan da…” dedik.

Kitapta hem akademik yazılar, hem şiirler hem de öyküler var. Öykülerde anlatılanlar gerçekten yaşanmış hikayeler mi?

Buradaki hikayelerin hepsi gerçek öyküler değil. Kurgu öykülerimiz de var ama çoğu, birtakım görüşmeler yapılmış ve onlar üzerinden kurgulanmış öyküler. Ya da mesela “Asiye” öyküsünde yazar bildiği bir hikayeyi kendi köyünden başka bir hikayeyle birleştirerek yazmış. Ama sonuçta bunlar yaşanmış olaylar. Mesela “Annem” öyküsü gerçekte yaşanmış bir olayın hikayeleştirilmiş şekli.

Nasıl yorumlar geliyor kitap üzerine?

Karadeniz kadınları tarafından çok beğenildi, bu nedenle çok mutluyum. Hatta anneanneme okuduk bazı bölümlerini ve çok duygulandı. Akrabalarım okumuşlar. “Şunu da yazman lazımdı, şunu da ekle, bir dahaki kitabına şunu da koy” gibi eleştiriler yaptılar. Çok mutlu oluyorum, çünkü kendileri ilk defa –en azından benim etrafımdaki pek çok kadın ve onların etrafındaki kadınlar- böyle bir yazım işinin içine girdiler, hikayeleri veya resimleriyle bir kitabın parçası oldular, ya da tanıdıkları insanların hikayelerini okudular.

Genelde olumsuz eleştiri almadım. Sadece annem “senin yazından hiçbir şey anlamadım” gibi bir eleştiride bulundu. Bir iki tane akademik ya da yarı akademik çalışma var. Ama onlar çok ön plana çıkmasın, asıl rengi onlar belirlemesin diye düşündük. Bir yandan da buradaki kadınlarla ilgili bu tarz çalışmalar var mesajını da vermek istedik. Derdimiz, bu kitabın oradaki kadınlara bir dönüşünün olması. Yarı akademik ya da belki akademik çalışmalar da yapılıyor. Ama kitabımızda sözlü anlatılara dayalı edebiyatı biraz daha ön plana çıkarmak istedik.

“Sizin Fadime’niz kim?” diye sorsam…

İnsanlar tanıdıkları Fadimeler üzerinden Fadime’yi tanımlıyorlar, ben çok fazla Fadime tanıdım. Aslında burada tanımlamaya kalkmak istemiyorum. İki yıldır Artvin tarafında Gürcü kadınlarla da çalışıyorum. Trabzon’un, Rize’nin, Artvin’in  köylerine gittim, kadınlarla sohbet ettim, onların hikayelerini dinledim. Çok önemli bir şey var; inatçılık da değil bu ama belki bir özgüven, “bunu yapamam” dedirtemezsiniz Karadeniz kadınına. Çünkü kendine güvenir, uğraşır, çalışır… Karadeniz kadını değil sadece, erkeği de çalışkandır. “Tembeldir, kahvede oturur” gibi bir şey çok da doğru değil. Eğer toplumsal bir adaletsizlik, bir eşitsizlik varsa öteki tarafa da yansıdığını düşünüyorum. Tabii ki burada ezilen kadın ve genelde Karadeniz kadını ile ilgili temel dert olarak ön plana çıkarılan şey “çok çalışır, sırtında yük taşır, çok ezilir” vesaire. Ama bana sorulduğunda ilk aklıma gelen şey Karadeniz kadınının her zaman sevgisiz ve yalnız kalmak zorunda kalması çünkü coğrafyanın o koşulları içerisinde gurbetçilik çok fazla. Kocası, oğlu, sevdikleri hep uzakta.

Karadeniz kadını için söyleyebileceğim bazı şeyler zaten genel olarak Türkiye’de kadın için geçerli. Ama bizim derdimiz bu coğrafyada nasıl bir kültür var, bu kültürün içerisinde kadınlar nerede duruyor, kadın kültürü nerede duruyor? Öncelikle bunları sorgulamak. Ondan sonra Türkiye’de diğer kadınlarla ortak dertlerimize, güzelliklerimize, türkülerimize, ninnilerimize dönüp bakmak.

Aslında kalıplar da yanlış değil, Karadeniz kadını gerçekten eline silah alabilir, yük taşır. İki uç var; erkek Fatma, eli silahlı, kocasını gidip kahveden çekip “ne yapıyorsun sen” diyebilen. Bir tanesi de ezilen, sırtında çocuk, gariban. Karadeniz kadını için iki tipolojinin de geçerli olduğunu düşünüyorum. Ama bunların arasında geniş bir yelpazenin olduğunu da unutmamak gerekir.

 KİTAPTAN ALINTILAR

Birsen Aşık Yaşar’ın “Asiye” isimli öyküsü, Asiye’ nin çok sevdiği İsmail’ e kavuşamamasını ve sonrasında Asiye’ nin amca oğlu Hasan’ a verilmesiyle birlikte yaşamının ne duruma geldiğini anlatıyor. Bu dörtlükler ise İsmail’in Asiye’ ye söylediği bir türkü:

“Asiye bu yaylanun en guzel çiçeğisun

Seni görmeyen adam bahar gelmiş demesun

Arkanda bir dağ vardur korkmayasun bişeyden

Ayiramazlar bizi İsmailun elmeden”

 

Nuray Küçükler  “Anneannem Çinka Mıydı?” başlıklı öyküsünde anneannesinin anlattığı masalları kullanmış. Bu masallardan birinde bahsedilen, dağlarda yaşayan, insana benzeyen ama gözleriyle dudakları hariç her yanı kıllarla kaplı olan ve her gördüğünü taklit eden “germakoçi” ile ilgili bir  bölüm:

“Bir kadın varmış eskide. Dağda mısırları varmış. Mısırlarını toplayınca kalive koymuş. Gecede ateş yakmış yabani hayvanlar gelmesin diye, topladığı mısırların başını bekliyormuş. Gecenin bir yarısı germakoçi gelmiş. Kadının ödü kopmuş.  Ellerini dizlerine vura vura bağırmaya başlamış. Bir bakmış ki… Germakoçi de ellerini dizine vuruyormuş. Kadın o zaman anlamış, o ne yapıyorsa germakoçi de aynısını yapıyormuş. Kadının aklına bir hinlik gelmiş. Ateşten odun alıp eteğinin ucunu tutuşturmuş. Germakoçi de aynı şeyi yapınca tüyleri alev almış. “Benim adım ne?” diye soramadan bağıra bağıra kaçmaya başlamış.”

Ayşenur Kolivar 1976 Rize/ Çayeli doğumlu. Lisans ve yüksek lisans eğitimini BÜ Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde tamamlamış. Doğu Karadeniz kültürleri ve özelde kadın kültürü konusunda çeşitli alan çalışmaları yapmış. Ayrıca, Doğu Karadeniz müzikleriyle ilgili çeşitli çalışmalarda solistlik ve vokalistlik yapmış. 1993-2000 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübünde vokalistlik ve eğitmenlik yapmış. 1995-2000 yılları arasında Kardeş Türküler projesinde vokalistlik yapmış. Şu anda Yeditepe Üniversitesinde okutmanlık yapıyor. Aynı zamanda İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Müzikoloji bölümünde doktora öğrencisi.

Ayşenur Kolivar’la yapılan “Kimdir bu Fadime?” konulu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) için üretilen “Boğaziçi” dergisinin 126. sayısında (Şubat 2008) yer aldı. Sabanur Yılmaz tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğraflarını Teoman Gürzihin çekti. Sayfa tasarımı ve uygulaması Nur Ayman Çakmak tarafından yapıldı.