ara
face
Son Yazılar
Yazının DevamıSezar ve Napolyon, turşunun askerleri için cesaret kaynağı olduğunu söylemişler....
Yazının DevamıYapımının hayli zor olması nedeniyle tadı ve kıvamı taklit edilemeyen...
Yazının DevamıBüyükannelerimizi işlerken gördüğümüz ve bir dönem demode bulunarak çeyiz sandıklarında...
Yazının Devamıİlkbaharın habercisi leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle...
Yazının DevamıSoğuk kış aylarının sıcacık yemişi… “Kestane kebap yemesi sevap…” Sobanın...
Bir dünya sanatçısı: Fazıl Say
Boğaziçi Üniversitesi, klasik müzik sanatçılarına fahri doktora sunan ilk kurumlardan birisi. İdil Biret, Leyla Gencer, Güher ve Süher Pekinel, Hüseyin Sermet, Gülsin Onay ve İlhan Usmanbaş’dan sonra bu kez yine bir dünya sanatçısı olan Fazıl Say’a Mühendislik Fakültesinin önerisi ve senatonun kararıyla fahri doktora ünvanı verildi.
19 Haziran 2008, Perşembe günü Albert Long Hall’de düzenlenen törende ilk olarak okulumuzun klasik müzik koordinatörü Evin İlyasoğlu çok güzel bir konuşma yaptı. Say için “ Durmadan projeler üreten, yalnız usta bir piyanist olarak değil, besteciliğiyle de sesini yükselten, piyanosuyla geleneksel çalgıları birleştiren; bestelerinde karmaşık Anadolu ritimleriyle caz müziğini kaynaştırabilen; kültürlerarası- çağlararası renkleri kullanabilen, geleneksel deyişi yeni teknoloji olanaklarıyla katlayabilen, yeni bir sanatçı!” nitelemesini kullanan İlyasoğlu, Fazıl Say’ı aynı zamanda “dünyanın ortasında bir Türk, ve Türkiye’nin ortasında bir dünya sanatçısı olarak selamlıyoruz” dedi.
Daha sonra sözü alan rektörümüz sayın Ayşe Soysal, Fazıl Say’a “yorumcu ve besteci olarak müziğe yaptığı katkıları, ülke içinde klasik müziğin yaygınlaştırılmasına yönelik çabaları ve ülkemizi ve sanatını yurtdışında temsil etmekteki başarısı nedeniyle” bu ünvanı vermeye karar verdiklerini söyledi. Ayşe Soysal daha sonra kürsüye Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kadri Özçaldıran’ı davet etti. Özçaldıran kürsüde şöyle konuştu :” Fahri doktora verilmesini önerdiğimizde güttüğümüz tek bir amaç var. O da şu; varlıklarıyla ve yapıtlarıyla bize onur veren ve aynı zamanda insanlığın yüz akı olmuş olan değerlere içtenlikle teşekkür etmek. Var oldukları için teşekkür etmek. Onlardan kaynaklanıp bizim üzerimize doğru akan ışık seline küçük de olsa bir ayna tutmak. Bugün böyle bir aydınlık kaynağını kampusumuzde ağırlıyoruz. Fazıl Say’a fahri doktora vermekten dolayı çok sevinçliyiz, gururluyuz. Fazıl Say’ı onurlandırmak bizi de onurlandırıyor.”
Diplomasını alan ve cüppesini giyen Fazıl Say, tüm konuklara onu yalnız bırakmadıkları için teşekkür ettikten sonra, Boğaziçi Üniversitesi’ne de kendisini bu şekilde onurlandırdıkları için minnettar olduğunu söyledi. Boğaziçi Üniversitesi’yle yaklaşık 10-15 senedir çok güzel bir ilişkisi olduğunu söyleyen Say, bu okulda pek çok konser verdiğini, öğrencilerle diyalog halinde söyleşiler yaptığını ve bu yüzden de onun için Boğaziçi’nin çok özel bir yer olduğunu belirtti. Son olarak, bu ödülün kendisi için bir onur olduğunu söyleyen Say, daha sonra misafirlere küçük bir dinleti verdi.
“BENİM İÇİN BİR ONURDUR”
Okulumuzun konser meraklıları Fazıl Say’ı, 1996’dan beri yakından tanıyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde pek çok kere konserler veren Fazıl Say, bu sefer okulumuza fahri doktora ödül töreni için bulunacaktı ve ödül öncesi biz de kendisiyle kısa bir söyleşi yaptık.
Sizin için bu ödülün anlamı ne?
Benim için bir onurdur. Bu dördüncü kez oluyor. 2002’de İstanbul Üniversitesi’nde aldım. 2004’de Bilkent Üniversitesi’nden, 2006’da Malatya İnönü Üniversitesi’nden almıştım ama o fahri profesörlük diye özel bir şeydi. Bu da Türkiye’deki dördüncü fahri doktora ödülüm.
Yurtdışında da vardır muhakkak?
Yurtdışında başka payelerim var. Avrupa Birliği kültürlerarası diyalog büyükelçiliği gibi. Bu arada Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin verdiği “Çağdaş Yaşam Cumhuriyet Ödülü” payesi de benim çok önem verdiğim bir payedir.
Boğaziçi Üniversitesi’nin sizin için önemini sorsak?
Boğaziçi Üniversitesi’nde gençlik konserleri yıllar önce benimle başlamıştı. Ben o zaman 25 yaşındaydım.1995 yılında Evin İlyasoğlu koordinatörlüğünde, öğrencilerle söyleşili konserler düzenlenmeye başlanmıştı. Zannedersem o konserler ilk benle başladı ya da ilklerden biriydim. Her yıl Aralık sonu geliyordum, o yıllarda Amerika’da yaşıyordum. Aralık ortasıyla Ocak başı her yıl Türkiye’de geçirdiğimiz zamanlardı ve gelir gelmez hemen Boğaziçi Üniversitesi’nde bir konser ve öğrencilerle de söyleşili bir şey yapardık. En son zannedersem 2003-2004 yıllarında bir daha geldim.
Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Ben bir turne insanıyım. Her ay 20-25 gün evimin dışındayım. 5-6 gün aynı evdeyim. Turne hayatında tabi kimi zaman her gün başka bir şehre gidiş var. Yaz aylarında da yaz festivalleri var. Montreux Caz Festivalinde her yıl genç yetenek yarışmasında jüri başkanıyım. Atina’da açık hava amfisinde konserler var. Londra’da bir konser var gelecek hafta. Burada Enka açık havada bir konser var. Sürekli konser halindeyim yani.
Sadece klasik müzik değil sanırım yapmak istediğiniz?
Deneysel müzik de seviyorum. Çok fazla sanatçıyla beraber çaldım. Sertab Erener, Sezen Aksu, Zuhal Olcay, Kutsi Ergüner, Mercan Dede gibi. Benim besteci kişiliğimde deneyiş de vardır, her şeyi denemek. Çeşitli müzisyenlerle ortak denemeler yapmak ve onlardan ilginç sonuçlar çıkarmak, benim bestecilik bünyeme dahil bir şey. Ama tabi ki ben bir klasik müzikçiyim. Orkestralarla çok sık konser oluyor.
Fazıl Say’la yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) için üretilen “Boğaziçi” dergisinin 131. sayısında (Temmuz – Ağustos 2008) yer aldı. Şebnem Akçıl tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğraflarını Teoman Gürzihin çekti. Sayfa tasarımı ve uygulaması Nur Ayman Çakmak tarafından yapıldı.