ara
face
Son Yazılar
Yazının DevamıSezar ve Napolyon, turşunun askerleri için cesaret kaynağı olduğunu söylemişler....
Yazının DevamıYapımının hayli zor olması nedeniyle tadı ve kıvamı taklit edilemeyen...
Yazının DevamıBüyükannelerimizi işlerken gördüğümüz ve bir dönem demode bulunarak çeyiz sandıklarında...
Yazının Devamıİlkbaharın habercisi leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle...
Yazının DevamıSoğuk kış aylarının sıcacık yemişi… “Kestane kebap yemesi sevap…” Sobanın...
Harçlık deyip geçmeyin
Paranın ve harçlığın çocuğun yaşamına girmesi gerekli midir, zaten gereksinimleri yetişkinlerce karşılanmıyor mu?
Para yaşamın kaçınılmaz bir parçası. Çocuklar yaklaşık 3-4 yaşlarında parayı fark ediyor, onun bir tür değişim değeri olduğunun ayrımına varıyorlar. Kendileri için harcama yapıldığını gözlüyorlar. Yani zaten yaşamlarına girmiş durumda. Gelecekte de kendi gereksinimlerini karşılamaları gerekecek. Para kavramını yavaş yavaş öğrenmelerine, doğru tutum geliştirmelerine destek olmak biz yetişkinlerin sorumluluğu. Harçlık uygulamasının temel amacı çocuğa sorumlu para kullanmayı, planlamayı öğretmek. Böylece onun kendine ve çevresine karşı sorumlu, gereksinimlerini öngörüyle karşılayabilen bir yetişkine dönüşmesine yardımcı olabiliriz.
Çocuğun yaşamındaki para ve harçlık konusuna genel olarak nasıl yaklaşmalıyız?
Ard arda çeşitli krizlerle baş etmek zorunda kalan kuşaklar yetiştiriyoruz. Deprem krizi ve tam atlatılıyor derken şimdilerde bir ikinci ekonomi krizi. Çocuklar her gün daha fazla zorlukla karşılaşmaya hazırlanmak durumundalar. Giderek artan insan nüfusuna karşın çevreye karşı tutumumuz kaynakları koruyucu, geliştirici değil. Hesapsız bir şekilde tüketiciyiz. Krizlerin en büyüğü küresel ısınma ile oluşan iklim değişimi de çok hızlı ilerleyen çevresel bir yıkım getiriyor. Bu yaşamsal sorunla yüz yüze olmamıza karşın yeterli önlem almadan tüketmeyi sürdürüyoruz. Paraya ve harçlığa karşı yaklaşımımız; tutumlu, bilinçli kaynak kullanımı genel çerçevesinde ele alınırsa belki de gelecek kuşaklara kazandırmamız gereken en önemli duyarlılıklardan biri.
Şu soruyu kendimize soralım: Çocuğumuzu sürekli birşeyler alıp kısa bir süre sonra atmaya mı alıştırıyoruz? Yalnızca kendini düşünmesine, etrafına ona hizmet için var olan araçlar olarak yaklaşmasına kabul mü gösteriyoruz? Yoksa çevresindeki varlıkların genel bütünlüğünü, o bütünlükteki kendi yerini görüp sosyal sorumluluk bilinciyle yaşamayı, paylaşmayı mı öğretmeye çalışıyoruz? İlk tutum elde olan, hatta olmayan (kredi çekerek hayalde var edilen) parayı hemen kullandırtıyor. İkincisi ise onu tutumlu, artı değere dönüştürücü, geleceğe yatırıma özendirici oluyor. Günümüzde ilk tutumun egemen olduğu maalesef apaçık ortada. Paraya istediklerimizi elde etmede özel bir güç atfediyor, onu keyfe keder, tutarsız ve dengesiz kullanıyor ve bunların yol açtığı sorunlarla uğraşıyoruz. İşte harçlık konusu da paranın yerini doğru belirleme bağlamında ele alınmalı.
Harçlığın kendisini nasıl belirleyeceğiz? Hangi yaşta, ne kadar verilmeli?
Kaç yaşında harçlığa başlayacağınız çocuğun zihinsel yeterliğinin, özellikle de sayısal kavrayışının gelişimine bağlıdır. Yine de genel olarak okul öncesi dönemde çocuğa ufak para verilir, bunlar bir kumbarada biriktirilir. Dolan kumbara parası çocuğun istediği bir şeyin alımında ya da etkinliğin gerçekleşmesinde kullanılabilir. Böylece çocuk para biriktirmeye özendirilir. Kumbara kullanma alışkanlığının kazanılması önemlidir ve sonraki yaşlarda da sürdürülmelidir çünkü biriktirmedeki bekleme süreci, bazı isteklerini ertelemeyi öğretir, çocuk ertelemeyle daha önemli kazançlar edinebileceğini anlamaya başlar, iç denetimi gelişir.
İlköğretimin başlaması ve çocuğun küçük sayıları toplama ve çıkarma gibi en temel aritmatik işlemleri kavramasıyla harçlık verilmeye de başlanabilir. Harçlık çocuğun ufak tefek şeyleri alabileceği kadar büyük, ancak savurganlığa yol açmayacak kadar küçük olmalıdır.
Çocuğun akran grubunun harçlık düzeylerini izlemek yararlı olur, çünkü çocuk kendini onlarla kıyaslar. Ama genel olarak, küçük yaşlarda günde 1 YTL makul sayılabilir. Kaynaklarımız uygunsa yaşla ve alınan paranın sorumlu kullanılışıyla harçlık artırılır. Bu da çocuğu büyümeye, olumlu davranışa özendirici olur.
Harçlıkla çocuklar aile gelirinin önceden anlaşmayla makul bulunmuş bir kısmını kullanırlar. Harçlık miktarı aile gelirine göre değişebilir ama yüksek gelirle orantılı yükselen artışlar önerilmez. Çünkü bu çocuğun dikkatini satın almaya çeker, rastgele tüketime, parayı düşünmeden harcamaya özendirici olur.
Harçlık ne sıklıkta verilmeli?
Harçlığı düzenli aralıklarla vermek temeldir. Öyle ki çocuk bu zamanı önceden bilsin ve planlama yapmayı öğrenebilsin. Harçlığı küçük çocuklarda günlük, orta çocukluk yaşlarında haftalık, ileri ergenlik döneminde aylık olarak verebiliriz. Yüksek öğretim düzeyinde bu aralık yıllık olabilir. Ama okul çocuğu için harçlıkta en yaygın uygulama haftalık olarak verilmesidir.
Ana-babalar çocuklarının harçlık kullanımını nasıl yönlendirmeli?
Harçlık çocuğa hoşlandığı şeyleri elde ederken planlama yapmayı öğrenebilmesi için kullanılır. Ana-babaların çocuğun ve akranlarının harçlıklarını neyi elde etmek üzere kullandıklarının farkında olması önemlidir. Çocuk parayı ailesinde alıştığı ve arkadaş çevresinde örnek aldığı şekillerde harcayacaktır.
Çocuğun harcamalarını izlemek önemlidir, ama ilke olarak, çocuğun harçlığıyla ne yaptığına karışmamak gerekir, uyarı ve öneride bulunsak da kararı çocuk vermelidir yoksa öğrenme olmaz. Harçlık tanımı gereği özerk kullanıma dayanır. Onu keserek özerk, doğru, tutumlu para kullanımını öğretemez, çocuğun irade ve özdenetim geliştirmesine katkıda bulunmuş olmayız.
Olumsuz bir davranışına ceza olarak çocuğun harçlığı kesilmemeli mi? Kesmeyeceksek ne yapacağız?
Harçlık disiplin aracı, ceza yöntemi olmamalı. Yaşamsal risk oluşturabilecek durumları dışta tutmak koşuluyla (örneğin, uyuşturucu almasına seyirci kalamazsınız) en iyi ceza (ben bunun yerine yaptırım demeyi doğru buluyorum) yöntemi çocuğun davranışlarının doğal sonuçlarına katlanmasına fırsat vermektir. Çünkü bu, çocuğa davranışının sorumluluğunu almayı öğretir. Ama aşırı koruyucu olan aile yapımızla çocuğu hata yapmaktan sürekli olarak alıkoymaya çalışıyoruz. Gerçekten de niyetimiz iyi, ama çocuk hiçbir hatasını yaşamadan hata yapmamayı nasıl öğrenecek? Öğütler ne kadar dinlenilir ki? İstenmeyen bir davranışta bulundu diye para kesilerek ceza verilmiş olması çocuğa istenmeyen davranışın neden yapılmaması gerektiğini öğretmez. Çocuk o davranışı neden yapmaması gerektiğini, yaparsa nelerle karşılaşacağını anlayarak olumsuz davranıştan kaçınır.
Harçlığı ceza değil de olumlu bir davranışı ödül için kullanabilir miyiz?
Yaşam çok zorlayıcı. Ödüllere gerçekten gereksinimimiz büyük. Davranış bilimcileri insanın en iyi olumlu teşvikle öğrenip geliştiğini bilir. Oysa çok az olumlu söz söylüyoruz birbirimize, yaşamımız olumsuzluklara karşı tepki ile geçip gidiyor. Çocuğu olumlu davranışları için ödüllendirin. Ancak olumlu bir davranışının sonunda, hak ettiğini düşünüp çocuğunuza istediği bir şeyi alabilirsiniz ama bu, o davranışa karşılık şeklinde sunulmamalıdır. Nasıl olumsuz birşey yaptığında sevginizi esirgemiyor, yaptığı olumsuz davranışın sonuçlarını görüp anlamasını sağlamaya çalışıyorsanız parayla ilişki de böyle olmalıdır. Onu parayla ödüllendirmeyin. Yani harçlık ceza olmadığı gibi ödüle de dönüşmemelidir. Bırakın harçlık çocuğa tanınan, bunlardan bağımsız bir özgür alan hakkı, öğrenme aracı olarak kalsın. Paraya denetim gücü atfetmeyin. Bırakın çocuğunuz parayla denetlenmeden büyüsün.
Bazı ailelerde çocuğa yaptığı işler için para verilir, bu yanlış mı?
Bu konuda farklı görüş ve uygulamalar olabiliyor ama ben çocuğa sorumluluklarını yerine getirmesi için para verilmesine karşıyım. Harçlık doğal olarak yapması gerekenlerle değişmemeli, yapılan ya da yapılmayan ev sorumlulukları ondan ayrı ele alınmalıdır. Nasıl annemize bize pişirdiği yemek için ödeme yapmıyorsak, ama yardım, destek ve takdirde bulunuyorsak, aynı tutum çocuğun evde yüklenmesi gereken ufak tefekten başlayıp yaşıyla büyuyen sorumluluklar için de geçerli olmalıdır. Aksi halde çocuğa, yapılması doğru ve gerekli olan her davranışın maddi bir karşılığı olmalı mesajını vermiş oluruz.
Bazen para, yapılan bir hatayı örtme, gösterilemeyen sevgi ya da ilgi yerine verilir, bu da çok yanlış. Çocuğunuza ayıramadığımız zamanının onda yarattığı boşluğu hediye paketleriyle doldurmaya çalışmayalım, boşluk küçülmez derinleşir. Çocuğumuza sunabileceğimiz en büyük ödül ona karşı özenli, duyarlı, kabul edici ve sevecen olmamızdır, sunulan hiçbir nesne onun gelişiminde bu değeri taşıyamaz.
Harçlıkla ilgili nasıl bir kullanımı özendirmeliyiz?
Harçlığa ayrıcalık değil, belki bir tür hak olarak bakmak daha doğru olur. Çünkü harçlık çocuğa özgür bir alan tanıyarak girişim geliştirme ve kaynakları kullanmayı öğrenme fırsatı verir. Paranın bütününün harcanması yerine bir kısmının gelecekteki gereksinimleri karşılamak üzere biriktirilmesi yani yatırım yapılması, bir kısmının ise sosyal yardıma ya da amaca ayrılması özendirilmelidir. Aslında kendimiz bu davranışları yapıyorsak ve neyi niçin yaptığımızı konuşuyorsak çocuğumuz da bizi izleyerek öğrenir. Çocuklar çok erken yaşta ana-babalarınının kopyaları, aynaları olurlar. Bu doğal özelliği yapıcı olarak kullanmalıyız. Parayla ilişkiyi çocuğun doğa ve çevredeki tüm canlı cansız varlıklara, kaynaklara değer vermesi, onları hesapsız, kısa süreli ve tek yanlı çıkarlar için kullanmak yerine sorumlu, duyarlı, uzun sürede planlı kullanıp korumayı öğrenmesi çerçevesinde ele almak, çocuğa da bu tutumu edindirmeye çalışmak gerekir.
Son olarak söylemek istedikleriniz?
Çocuklarımız çoğu kez bizi bizden iyi tanır. Doğru para kullanımı ya da benzeri zorlayıcı konularda kendimizde olmayan olumlu alışkanlıkları onda görmek isteyebiliriz ama bunun için onunla birlikte değişim yolculuğuna hazır olmamız lazım. Bu yolculukta o sizden hızlı yol alacak, siz zorlansanız da içtenlikle çaba gösterdiğiniz sürece sizi anlayacaktır ama yolculuk sandığımız kadar zor da olmayabilir, hatta keyife dönüşebilir. Gençliğin insanlığı yenilemesi budur.
Deniz Albayrak Kaymak’la “harçlık” üzerine yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BÜMED) için üretilen “Boğaziçi” dergisinin 136. sayısında (Ocak 2009) yer aldı. Esim Yergin Bozdağ tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğraflarını Teoman Gürzihin çekti. Sayfa tasarımı ve uygulaması Nur Ayman Çakmak tarafından yapıldı.