ara
face
Son Yazılar
Yazının DevamıSezar ve Napolyon, turşunun askerleri için cesaret kaynağı olduğunu söylemişler....
Yazının DevamıYapımının hayli zor olması nedeniyle tadı ve kıvamı taklit edilemeyen...
Yazının DevamıBüyükannelerimizi işlerken gördüğümüz ve bir dönem demode bulunarak çeyiz sandıklarında...
Yazının Devamıİlkbaharın habercisi leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle...
Yazının DevamıSoğuk kış aylarının sıcacık yemişi… “Kestane kebap yemesi sevap…” Sobanın...
Enrico Macias ve Ajda…
‘70’li yıllardayız: Memleketteki ‘pop’ ortamının en civcivli zamanları… Kamuran Akkor “Aşk Eski Bir Yalan”ı çoktan yapmış; Ömür Göksel, “Seni Tanır Gibiyim”le şansını deniyor. Los Alcarson’un solisti Juanito konser için geldiği İstanbul’a bayılmış, yerleşmiş ve Türkçe plaklar yapmaya başlamış: “Gurbet” ve öncesinde Nesrin Sipahi’nin seslendirdiği “Arkadaşımın Aşkısın” ile hâlâ dillerde… Tanju Okan, “Koy Koy Koy”la içkili sigaralı şarkılara ara vermiş, çizgisinin dışına taşmış ve “Benim Halkım”ı seslendirmiş. Genç bir kız, Seyyal Taner, panter kılığında çıktığı sahnede yaptığı danslarla olduğu kadar plağıyla da konuşuluyor: “Son Verdim Kalbimin İşine”. O güne kadar yaptığı plaklarla pek ses getirmemiş olan Yeliz “Bu Ne Dünya” ile ününe ün katmış. Nilüfer, birbiri ardına çıkardığı hit’lere “Selâm Söyle” ile bir yenisini ekliyor. Henüz “süperstar” lakabını almamış Ajda Pekkan ise önce “Hoş Gör Sen”i yapıyor, ardından “Ağlama Yarim”i. Kardeş Pekkan Semiramis ise aynı yıllarda “O Var Ya” ile şansını deniyor; müziği bırakmasına az kalmış. İşte böyle bir ortamda gurbetten inanması güç bir haber geliyor: Ajda Pekkan, Olympia sahnesinde arz-ı endam eyleyecek! Üstelik Avrupa’nın en büyük yıldızlarından birisiyle… O güne kadar memleket sınırları dışına çıkılamamış, yapılmış birkaç ecnebice plak rafta kalmış, talihsiz Eurovision seferini saymazsak beynelmilel bir arenada adımız duyulmamış. Hoş, Ajda Pekkan, öncesinde başka başarılara imza atmış; değişik dillerde plaklar yapmış ve memleketi o ülkelerde temsil etmiş ama Paris’in en büyük salonunda, hem de Enrico Macias’la sahneye çıkıyor olmak az başarı değil!
Memleket popunun esas adamı
Pekkan – Macias buluşması bahsine geri döneceğiz ancak ondan önce bir enteresan bilgi verelim: Şu ana kadar yazıda adı geçen şarkıların ortak bir özelliği var. Değişik dönemlerde ortaya çıkmış bu şarkıların hepsi Enrico Macias bestesi. Sadece bu kadar değil elbet; Engin Evin’den “Olmaz Olsam”, Selçuk Ural’dan “Kumsaldaki İzler”, Berkant’tan “Ben Sen O”, Nilüfer’den “Pişman Olacaksın” ve “Hey Gidi Günler”, akla ilk gelenler. Daha ileriki yıllarda ortaya çıkmış bir kısım şarkılarda da Macias imzasına rastlıyoruz: Tanju Okan’ın yıllar sonra yeniden ortaya çıkışını müjdeleyen “Çal Çingene” ve ‘90’lı yıllarda pop müziğe taze bir kan getirmiş olan Aşkın Nur Yengi’nin çıkış şarkısı “Seni Aldattım” da bir Enrico Macias bestesi… Aklımıza gelmeyenleri de katarsak, aslında Macias’ın memleket popunun esas adamlarından biri olduğunu görürüz. Belki de ona “gizli kahraman” sıfatını yakıştırmak gerek. Peki nasıl oluyor da Cezayir asıllı bir Fransız olan bu kara yağız delikanlının şarkıları bu kadar seviliyor? Macias, Türkiye’yi komşu kapısı edinenlerden değil. Âdet olduğu üzere o yıllarda Türkçe plak da yapmamış. Hep bizden uzakta, belki de bu yüzden hep ulaşılmaz olmuş… Ama şarkıları (tutsun tutmasın) birbiri ardına Türkçeleştirilmiş. Bunda elbette Akdenizlilik olgusunun payı büyük. Aynı coğrafyanın insanlarıyız, kulağımıza gelen sesler oldukça tanıdık. Bizde içten içe yükselen arabesk aslında Macias’ın Endülüs esintili şarkılarında ziyadesiyle var. ‘90’lı yıllardan sonra ulaşılan “sentez”e Macias daha o yıllarda ulaşmış ve Batı sazlarıyla Arap melodilerini birleştirmiş. Ortaya çıkan, asla kulaklarımızı tıkayamayacağımız bir şey. Tıkamak bir yana sonuna kadar açmışız ki bu kadar çok Türkçe Enrico Macias şarkısı var! Buna rağmen, bugüne dek memlekette bir Enrico Macias albümünün yayınlanmamış olması enteresan. Bunca içimize sokup bir o kadar da uzak tutmuşuz kendimizden. “Gizli kahraman” sıfatı belki de bunun için ona çok yakışıyor. Bir kısım toplamalar ve konser albümleri zamanında yayınlanmış ama Türkiye baskısı bir Macias albümünü ara ki bulasın. Belki düzenlenen konserler vesile olur da bir kısım albümler piyasaya sürülür. Geçtiğimiz aylarda Georges Moustaki geldi, albümleri birbiri ardına piyasaya verildi. Umarız Enrico Macias’ın gelişi de böyle bir bereketi hâsıl olur.
Macias düzenlemeleri
Mevzudan uzaklaşmayalım: Enrico Macias şarkıları memlekete uyarlanırken bir kısım değişikliklere maruz kalmış. Düzenlemeler biraz daha Türkiyelileştirilmiş ve dönemin pop standardına uydurulmuş. Örneğin Yeliz’in “Bu Ne Dünya”sı ağır bir şarkıyken oldukça hızlı bir şarkı haline dönüşmüş. Hatırlarsınız: “Ne bir kürk ister bu şen gönlüm / Ne bir han ne de saray, lay lay lalalalay / Ye, iç, eğlen çok kısa ömrün / Sev çünkü sevmek en kolay…” Şarkı, ‘70’lerin “hoptirililaylaylaylaylilaylom” ortamına uydurulurken özünden çok şey kaybetmiş aslında. Orijinal adı “Aux talons de ses souliers” ve sözleri şöyle: “Şehrini her yere ayaklarının ucunda sürüklersin / Daha huzurlu bir hayatsa niyetin / Her şeyi terk etmelisin…” (Derya Bengi’ye teşekkürler.) Kimi şarkılar asıl sözlerine sadık kalınarak Türkçeleştirilmiş ama onlar da muhite uyarlanmış. Bir küçük anekdotu hatırlayalım: Fecri Ebcioğlu, “La femme de mon ami”yi keşfetmiş ve aslına yakın Türkçe sözler yazmak istemiş. Şarkıyı çeviren Juanito, “Arkadaşımın karısısın” diyince Ebcioğlu celallenmiş: “Aman ha, burası Türkiye, öyle şey olmaz!” Bunun üzerine şarkı biraz saptırılarak “Arkadaşımın Aşkısın” adını almış. Yeniden “Aux talons de ses souliers”e dönelim: Şarkının tarihi 1968. Sözlerini Tuğrul Dağcı’nın yazdığı “Bu Ne Dünya” ise 1976’da piyasaya çıkmış. Bu şarkının pek bilinmeyen bir başka versiyonu da var: Yeliz’den yıllar önce, Macias’ın plağındaki düzenlemeye sadık kalınarak Sezen Cumhur Önal’ın sözleriyle ve “Özlemekten Yoruldum” adıyla Başar Tamer tarafından Türkçe yorumlanmış. Macias’ın tek mükerrer şarkısı bu değil. “Le mendiant de l’amour” da sevilen ve “çok” seslendirilen bir başka şarkı. Hümeyra’nın 1980’de “Do Do Do Si Re Re” adıyla plak yaptığı bu şarkı, Füsun Önal’ın “Müzik Benim Dünyam” albümüne “Döne Döne” adıyla girmiş. Şarkıyı (başka sözlerle) Beyza Başar ve Ferdi Özbeğen de seslendirmiş ama bugüne daha ziyade Hümeyra’nı n yorumu kalmış.
Pekkan Macias buluşması
Şimdi bütün bu saydıklarımızı unutmadan bir kenara koyalım ve “Hoş Gör Sen”e dönelim. Pekkan – Macias buluşmasının müsebbibinin bu şarkı olduğu söylenir. Rivayet odur ki Macias bu şarkının Türkçe yorumunu dinlemiş, çok sevmiş ve şarkıcısını (ki sarı saçlarıyla can yakmaktadır o sırada!) Olympia’da vereceği konsere davet etmiş. Çocukluğumuzdan hatırlıyoruz: Enrico şarkısını söylerken Ajda bir anda sahnede beliriyor, şarkıya eşlik etmeye başlıyor. Sonrasında Enrico’nun “Ajdaağğ Pekannn” diye biten bir sunuş konuşması var. Ardından “Hoş Gör Sen” başlıyor ve Enrico kırık dökük Türkçesiyle şarkıya eşlik ediyor. Bir dönem temcit pilavı gibi gösterilirdi bu görüntü siyah-beyaz TRT ekranında. Sonrasında Fransız televizyonu için çekilmiş görüntüler de ortaya çıktı: 1001 Gece Masalları’nı andıran bir fonda Ajda Türkçe, Enrico Fransızca ama boş konuşuyorlar! Ajda Pekkan’a geçtik ama onu anlatmaya ne hacet: “Her devrin şarkıcısı, her daim süperstar” diyerek işin kolayına kaçabiliriz. Onun şarkılarıyla kim bilir kaçıncı kuşak büyüyor. Hâlâ sahneye çıktığında heyecanlanıyoruz, hâlâ konserlerinin takipçisiyiz. Eski hit’lerini ama özellikle “Bambaşka Biri”ni söylemeye başladığında (günün moda tabiriyle) ortalık yıkılıyor! Buradan hızla Gloria Gaynor’a zıplayabiliriz: “I Will Survive”ın ilk yorumcusu, bütün zamanların en büyük disko şarkılarına imza atmış bir ses. Kimileri onu hâlâ tek şarkının kaymağını yemekle suçluyor ama kimilerin gözünde (ki sayısı hiç de azımsanmayacak bir ekip bu) gönüllerin kraliçesi. Bu yazıya girme nedeni, yakın zamanda onun da memlekete gelecek olması. Enrico Macias’la buluştuğu ortak payda Ajda Pekkan: Her ikisi de sahnelerinde “konuk sanatçı” olarak Ajda’yı ağırlayacak ve düet yapacak. Enrico Macias da biz de ikisini sahnede birlikte görmeye alıştık ama Gloria Gaynor – Ajda Pekkan buluşmasının sürprizlerle dolu olacağını söylemek beyhude bir kehanet olmayacak.
Hep bir numara: Gloria Gaynor
Enrico Macias’ı (belki biraz daha çok sevdiğimizden) dolu dolu anlattık. Memleket popuna hizmetleri saymakla bitmeyecek sanatçı bütün zamanların en büyük Zaman zaman milliyeti münasebetiyle bir kısım tartışmalar açılsa da o bunlara karışmıyor. Pek değinmediğimiz Ajda Pekkan ise neredeyse bizde pop müziğin icadından bu yana sahnelerde. 1964’te yaptığı ilk plağı pek tutmadı belki ama çok değil, üç yıl sonra “İki Yabancı”yla yerleştiği zirveden hiç inmedi. Gloria Gaynor ise kimilerince tek şarkılık şarkıcı olarak anıldı ama o tek şarkı “bütün zamanların en büyükleri” listelerinde hep 1 numara! İstanbul’da, üstelik çok kısa bir zaman dilimi içinde bu üç “büyük” şarkıcıyı izleme şansını yakalamak her zaman nasip olmaz. Bu “1 numara” fırsatı iyi değerlendirmek gerek. Üç ismi sahnede kanlı canlı görmenin dışında ezber bozacak bir pop tarihine tanık olmak bile yetecektir.
Meraklısı için yazıda geçen Macias şarkılarının orijinal adları:
Ağlama Yarim / Entre l’orient et l’occident
Arkadaşımın Aşkısın / La femme de mon ami
Aşk Eski Bir Yalan / Sil fallait tout donner
Benim Halkım / A la face de l’humanite
Bu Ne Dünya / Aux talons de ses souliers
Çal Çingene / Zingarella
Hoş Gör Sen On s’embresse et on oublie
O Var Ya / Oumperere
Pişman Olacaksın / Reste moi Şdele
Son Verdim Kalbimin İşine / Je suis content pour toi
Gurbet / Adieus mon pays
Kumsaldaki İzler / Solenzara
Ben Sen O / Je suis content pour toi
Koy Koy Koy / Poi poi poi
Selâm Söyle / Pourquoi parler d’amour
Hey Gidi Günler / Le violon de mon pere
Seni Aldattım / Mon chanteur prefere.
Seni Tanır Gibiyim / Pour tout l’or du monde
Murat Meriç tarafından kaleme alınan bu yazı, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 5. sayısında (Temmuz – Ağustos 2007) yer aldı. Yazıda kullanılan görseller Murat Meriç’in arşivinden edinildi. Sayfa tasarımı ve uygulaması Didem İncesağır’a ait.