bread

Siyasal tarihe müzikli bir yolculuk

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden siyaset bilimci ve tarihçi Mehmet Ö. Alkan, Türkiye siyasi tarihini öğrencilerine 45’likler eşliğinde anlatıyor. Siyasal ve toplumsal değişime koşut olarak ortaya çıkan 45’lik plakların dünyası, zayıflığıyla ünlü toplumsal hafızamız için bulunmaz bir hazine…

45’likleri toplamaya nasıl başladınız? Elinizde ne çapta bir arşiv var?

Arşivimde yaklaşık 10 bine yakın 45’lik, longplay ve taş plak var. Bunlar pop müzik, halk müziği ve sanat müziği türünden ancak hepsi bir tema veya içeriğe sahip plaklar. Önceleri sadece siyasi plakları topluyordum. ‘Türk Siyasal Hayatı’, ‘Osmanlı Modernleşmesi’, ‘Cumhuriyet Modernleşmesi’, ‘Türkiye’de Siyasi Düşünceler Tarihi’ gibi dersler veriyorum. Bence bir öğretim üyesinin görevlerinden biri de dersini iyi anlatmaktır. Öğrenciler anlamıyor, ilgilenmiyor gibi bir mazeretimiz olmamalı. Bu mazereti aşmanın yolu dersi öğrenci için biraz çekici hale getirmek. Benim derslerde kullandığım objeleri – 45’likler, gravürler, resimler- toplamaya başlamam böyle başladı. Çünkü eğer siz derse emek verirseniz öğrenci sizden daha fazla emek verir. Yakın tarihte yaşanan önemli olayların birçoğu şarkılara, türkülere, ardından da pek az gecikmeyle plaklara yansımıştır. Genelde sözlü kültürün hâkim olduğu ülkemizde okuma yazma oranlarının da düşük olduğu düşünülecek olursa plakların önemli bir iletişim işlevi gördüklerini tahmin etmek güç değil.

Topladığınız plakların içerikleri nedir?

Dediğim gibi önceleri hep siyasi plak topladım. Partilerin kendi propaganda plakları, hiciv plakları… Bunları sahafların dışında eskiden kurulan ‘Çöp Pazarları’ndan topluyordum. Sabahları çok erken saatlerde Topkapı’da, Kadıköy’de kurulurlardı. Sonra yasaklandılar. Zaman içinde fark ettim ki bu siyasi plaklar dışında başka plaklar da var ve çok ilginç konulara sahipler. Örneğin deprem olmuş, depremde ölenler için ‘Depreme Ağıt’ plağı çıkmış veya bir tünelde trafik kazası olmuş ardından ‘Tünel Faciası’ diye bir plak doldurmuşlar. Gölde bir kayık batmış, boğulanlar için bir ağıt plağı çıkmış. Toplumsal Tarih dergisine ilk yazdığım yazı ‘Tarihin Sesli Tanıkları Plaklar’ başlığının altında bu plakları anlatılıyordu. Ve böylece ilk olarak literatüre geçtiler.

Bu 45’liklerin bir envanteri yok mu?

Gramofon döneminin, (20. yüzyılın başından 1960’lı yılların başına kadar geçen dönem 78’lik taş plakların kullanıldığı gramofon çağı olarak adlandırılabilir) yani taş plak döneminin envanterini biraz biliyoruz. Çünkü bunlar pahalı aletler ve sahtesini yapmak da bir o kadar pahalı. Dolayısıyla taş plak döneminde korsan taş plağa rastlamıyoruz. Ve Colombia, Odeon gibi firmaların listeleri var. Her plağın numarası, okuyanı, ona eşlik edeni gibi bilgiler mevcut. Ama 60’ların başından itibaren bu 45’liklere geçiş oluyor. Kullanılan malzemenin ve üretiminin görece daha ucuz olması bir anda 45’lik patlamasına yol açıyor. Ve korsanının da yapılması olanaklı hale geliyor. 45’lik plakların ya da plastik plakların 1960’lardan itibaren envanterini bilmiyoruz. 60’larda her Şrmanın Karaköy, Eminönü, Sirkeci gibi bölgelerde kendi dükkânı var. Anadolu’dan gelenler firmaların mağazalarına gidip plak topluyorlar. 60’ların sonundan itibaren depolar ortaya çıkmaya başlıyor. İlk depolardan biri Beyazıt’ta kuruluyor. Ve Beyazıt’taki depo bütün bu firmalardan plakları topluyor. Anadolu’dan gelenler tüm plakları bir arada bulabildikleri için bu depoları tercih etmeye başlıyorlar. Bu gelişme Türkiye’deki plakçılıkta bir açılım. İkinci açılım yöresel plak yapılmaya başlanması. Mesela Kürtçe plak yapılıyor. Örneğin Mahmut Kızıl’ın Yüksel Menderes’e ağıtı var. Bu basım ve hammadde ucuzlayınca Adana, Diyarbakır, Trabzon, Sivas merkezli plak dağıtım ofislerinin kurulduğunu görüyoruz. Mesela Adana için Kürtçe plaklar, Trabzon için Lazca plaklar, Sivas ve çevresi için Alevi plakları… Böyle yörelere özgü İstanbul’da rastlanmayan plaklar ortaya çıkıyor.

İlk siyasi propaganda plaklarından bahsedebilir misiniz?

Siyasi hayatımızda bir iktidarı sürdürmek, bir iktidarın propagandasını yapma aracı olarak müzik ve plaklar çok erken tarihlerde kullanılmaya başlamıştır. Modernleşme sürecinin başladığı 19. yüzyıl boyunca birçok marş yazılmıştır. İlginçtir bu dönemde yapılan ilk çalışmalardan biri W.R.P. Cope’un ‘The Turkish Ambassador’s Grand March / Türk Büyükelçisi’nin Merasim Marşı’dır. Bu eser, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Londra’ya ilk daimi elçi olarak atanan Yusuf Agâh Efendi’nin gelişi için yazılmıştır. Sultan II. Mahmut’tan itibaren bütün sultanlar için marşlar yazılmıştır. Başlangıçta bunlar sözsüzdür. İlk sözlü marşı Sultan II. Abdülhamit yazdırmıştır. Dolayısıyla siyasi olarak plakların kullanılmaya başlanması biraz da bu milli marşlarla başlamıştır. II. Meşrutiyet ‘ten itibaren yazılan, çalınan ve kaydedilen plaklar siyasal ve toplumsal değişime koşut olarak ortaya çıkarlar. Özellikle marşlar padişah merkezli siyasi örgütlenmeden ulus- devlet merkezli örgütlenmeye geçişin de tanıklarıdır. Mesela tarihimize ’31 Mart Vakası’ olarak geçen ayaklanma ve bu ayaklanmayı bastırmak için Selanik’ten gelen ‘Hareket Ordusu’ için de bir marş yazılmış taş plağa kaydedilmiştir. Plağın arka yüzünde ise Mahmut Şevket Paşa’nın İstanbul’a girmeden önce askerlere hitaben yaptığı bir konuşma yer alır. Bu konuşma mizansen olarak plağa yansıtılmıştır. İlk seçim propagandası olarak plağın kullanılması 1939 yılına rastlıyor. Bundan önce mizah plaklarında seçimler konu ediliyor. Ama ilk kez 1939’da CHP’nin doldurttuğu plaklar var. Radyo kullanımı kısıtlı olduğu için belediye hoparlörlerinden yayınlatıyorlar.

O dönemde tek parti iktidarı var. Neden böyle bir propagandaya ihtiyaç duyuyorlar?

1939 yılı İsmet İnönü’nün milli şef olduğu yıl. Tek parti ve tek lider var ama II. Dünya Savaşı’nın dumanları tütmeye başlamış. Seçimlere katılımın % 80 olması konusunda bir ısrar var. O ısrarın altında şu yatıyor: hem içe hem dışa karşı % 80 onaylı bir hükümet olmalı ki yapılacak pazarlıklar ve gizli antlaşmalar sırasında sağlam durulabilsin. Bu % 80 oy kendi meşruiyetlerini pekiştirmenin tek yolu. Tabii o dönemde seçimler iki dereceli. Bu % 80 katılım ikinci seçmenlerin katılımıdır onu da unutmamak lazım. Burada şunu eklemek istiyorum. Her ne kadar bu seçim propagandasına, insanları manipüle ettiği için biraz eleştirel baksak da şöyle bir yararı olduğunu da unutmamak lazım. Bu şekilde düzenli seçimler halkta bir seçim alışkanlığının yaratılmasına yardımcı olmuştur. 1943’de de benzer propaganda plaklarına rastlıyoruz.

II. Dünya savaşı’ndan sonra Amerika’yı öven plaklar çıkıyor

Savaşın ardından kurulan iki kutuplu dünya düzeninde Türkiye, Amerika’dan ‘Marshall Yardımı’ adı altında pay alıyordu. Yardım anlaşmasının koşullarından biri Türkiye’de Amerikan propagandası yapılmasıydı. Bu gelişmelere uygun olarak ‘Dostluk Şarkısı’ (The Songof Friendship) adında Celal İnce tarafından söylenen bir 78 devirli plastik baskı propaganda plağı hazırlanmıştır. Plağın görsel olarak özen gösterilen ön yüzü iki ayrı kentin görüntüsü ile süslenmiştir: ‘Göklere Yükselen New York’ ve ‘Efsane Şehir İstanbul’. 1950’li yıllar Amerikan dostluğu ile geçse de 1960’lı yıllarda ortaya çıkan ve Vietnam Savaşı ardından da Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında uygulanan silah ambargosu, uzun yıllar silinmeyecek yaygın ve oldukça olumsuz bir Amerikan imajı yaratmıştır. Aşık Ferhat’ın okuduğu, sözü ve müziği kendisine ait olan ‘Oşt Amerika. Puşt Amerika’ (Can Plak) böylesi sert tepkilerden sadece biridir.

Siyasi mizah plakları önemli bir yer tutuyor 45’likler arasında sanırız..

1960’lardan itibaren siyasi mizahın plaklarda bir tür olarak ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan gibi liderler mizah plaklarına konu edilmiş ve taklitleri yapılmıştır. Burada ilk iki sırayı Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan alır. (Öztürk Serengil: ‘Unuttun Bizi Süleyman’; Rıza Pekkutsal ‘Sülübom’; Ali Avaz ‘Yatırdın Bizi Süleyman’, Ateş Böcekleri ‘Isparta’nın Horozları’. vs), Necmettin Erbakan (Rıza Pekkutsal: ‘İlahi Necmettin’; Ali Avaz: ‘Yallah Tazyik Erbakan’). Mizah plakları aracılığıyla dönemin siyasal, toplumsal ve ekonomik sorunlarına ilişkin doğrudan izlenim sahibi olmak olanaklıdır.

Önümüz seçim olduğu için partilerin seçim plaklarına geri dönelim…

1970’lerle birlikte siyasal partiler seçim propagandası yapan plaklar çıkarmaya başlamıştır. Bunların başında CHP, Adalet Partisi, Demokrat parti, Türkiye İşçi Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’ni sayabiliriz. CHP’nin hazırlattığı bir yüzünde şarkısı, bir yüzünde şiiri olan ‘Ak Günlere’ plağı seçim meydanlarında sıklıkla çalınmıştır. Demokratik Parti’nin 1973 seçimleri için hazırladığı propaganda plağının da bir yüzünde ‘Demirkırat Efsanesi’ adını taşıyan ve 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’nin kurulmasını anlatan bir şarkı yer alır. Diğer bir örneği Adalet Partisi’nden verebiliriz; ‘AP Takdim Eder yazısıyla hazırlanan plakta B. Gökalp’in ‘Milliyetçi Zühtü’ adlı eserini Öztürk Serengil okumuştur. 1965 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin parlamentoya gönderdiği milletvekillerinden biri olan Çetin Altan’ın iki konuşmasının yer aldığı plak ‘Ağıt’ ve ‘Eğlenin Yavrularım’ başlığını taşır. Bu, Amerika’nın Vietnam’a saldırmasını eleştiren bir konuşmadır. 1973’den itibaren Milli Selamet Partisi’nin propagandasını yapan tek bir plağa ben rastlamadım. Ama Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP)propagandasını yapan plak var. 1969’dan itibaren Genel Başkanı Alparslan Türkeş’le birlikte siyasi üslup da sertleşmeye başladı. 70’li yıllarda MHP il merkezlerinden ve ülkü ocaklarında sık sık mehter marşı çalınırdı. 80’lere kadar soldan propaganda dışında, sol değerleri öne çıkartan sanatçılar da pop müzik ve halk müzik anlamında çıktı. Ama 70’li yıllar boyunca MHP çizgisinde olan yalnızca bir veya iki plak, sanatçı söyleyebilirim. Ancak 1980’den sonra çok var. Türkiye’deki milliyetçi sağda da, radikal dinci sağda da bu bir ekonomik sektör haline geldi. Öte yandan ‘1961–1980 yılları arası o kadar sık seçim olur ki bazı sektörler seçimler sayesinde palazlanır. Adeta seçim, geçim yolu olur. Rıza Pekkutsal seçimlerin sıklıkla yapılması ve ekonomik sorunlara çözüm getirmemesini hicveden ‘Seçim mi Geçim mi?’ adlı bir plak çıkarmıştır. Ama günümüzde CD ve kasetle propagandasını en yoğun yapan kesim dinci sağdır. Ve şehirliler, kendisine aydın diyen insanlar bunun pek de farkında değiller. Burada bir sektör oluşmuş durumda ve bir alt iletişim kanalı olarak kullanılıyor.

Kıbrıs üzerine yapılan 45’likler de oldukça fazla…

Bu dönemde piyasaya sürülen 200’e yakın Kıbrıs plağı var. Kürtlerin bile yaptığı Kıbrıs plakları var. Genel olarak Kıbrıs plaklarında çok ağır ifadeler kullanılmış. Sağdan veya soldan fark etmiyor, oldukça ağır ifadelerin kullanıldığı, tahrik ve rahatsız edici aşırı milliyetçi bir söylem var…

Mübadele üzerine plaklar var mı?

Bizde değil ama Yunanistan’da Rumların, Anadolu’dan ayrılışları ile ilgili olarak longplaylar yapılmış. Orada daha 1950’li yılların başında bu göçlerle ilgili sözlü tarih çalışmaları da var. Bu coğrafya derdini sazla sözle anlatan bir coğrafya ve bunun kavmi yok. Yani burada yaşayan her kavim Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Ermenisi, Rumu, Alevisi, Sünnisi… kendisini müzikle, sazla, sözle sesle anlatma maharetine, becerisine sahip. Bunun bu coğrafya için paha biçilmez bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum.

Pop şarkıları siyasi arenada kendini göstermeye ne zaman başlıyor?

70’lerin başından itibaren pop müzikte popüler simaların siyasallaştığını görüyoruz. Şenay, Edip Akbayram, Ali Rıza Binboğa, Cem Karaca’nın bazı şarkılarının seçim meydanlarında ve parti merkezlerinde çalmaya başladığına tanık oluyoruz. Sanatçılar da taraf oluyor. 1974 Barış Harekâtı sonrasında bir yandan Yunan düşmanlığını teşvik eden aşırı milliyetçi üslupta birçok plak çıkarken öte yandan Yeşim (‘Aslan Mehmedim’, ‘Barış Dersi’), Nükhet Duru (Harp ve Sulh’), Füsun Önal (‘İsimsiz Kahramanlar’, ‘Biz barışçı Milletiz’), gibi sanatçılar barışa vurgu yapan plaklar çıkarmışlardır. 90’ların sonunda örneğin Çelik, Kenan Doğulu gibi isimlerin 28 Şubat sürecini dolaylı olumlayan çalışmalar yaptığını görüyoruz. Kısaca ortam siyasallaştığı zaman sanatçılar da siyasallaşır…

Günümüzde ve gelecekte siyasi propaganda için nasıl teknolojiler kullanılacak sizce?

Cep telefonuna gönderilecek bir mp3 çok işlevsel olur. Orada seçmene en az külfeti yüklemek gerekiyor. Mesela propaganda şarkıları internet sayfasından indirilebiliyor.

Siyaset bilimci ve tarihçi Mehmet Ö. Alkan’la yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 5. sayısında (Temmuz – Ağustos 2007) yer aldı. Esra Okutan ve Aydan Çelik tarafından gerçekleştirilen röportajın fotoğraflarını Sinan Kesgin çekti. Nostaljik görüntüler ise Mehmet Ö. Alkan’ın arşivinden edinildi. Sayfa tasarımı ve uygulaması Didem İncesağır’a ait.