ara
face
Son Yazılar
Yazının DevamıSezar ve Napolyon, turşunun askerleri için cesaret kaynağı olduğunu söylemişler....
Yazının DevamıYapımının hayli zor olması nedeniyle tadı ve kıvamı taklit edilemeyen...
Yazının DevamıBüyükannelerimizi işlerken gördüğümüz ve bir dönem demode bulunarak çeyiz sandıklarında...
Yazının Devamıİlkbaharın habercisi leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle...
Yazının DevamıSoğuk kış aylarının sıcacık yemişi… “Kestane kebap yemesi sevap…” Sobanın...
Sese söze büründü / Onno diye göründü
Tarih 15 Ocak 1996. Bütün gazetelerde aynı haber var: “Besteci Onno Tunç, kendi kullandığı uçağıyla Bursa’dan İstanbul’a dönerken Yalova yakınlarında düşerek hayatını kaybetti.” Haber (değişik gazetelerde değişik ifadelerle ama mealen aynen) şu şekilde sürüyor: “Peki Sezen Aksu bundan sonra ne yapacak?” Esasen bu ölümün böyle bir cümleye bağlanması boşuna değil. Aksu’nun ‘80’li yılların ikinci yarısında “Sen Ağlama” ile başlayan büyük yükselişinde Onno Tunç’un payı yadsınamaz. O yıllarda hem hayatlarını hem de üretimlerini paylaşan ikili, dönemle simgelenen pek çok şarkıya birlikte imza attı. Bu kadarla kalmadı, yeni şarkıcıların çıkmasına ön ayak oldu ve “ilk” albümlerin prodüksiyonunu birlikte üstlendi. Aksu – Tunç birlikteliği, salt bir aşkın ötesinde memleket popunun yeni mecralara akmasını sağlayacak bir kulvar açtı. Onno Tunç’un vakitsiz kaybı, yolun yeniden çizildiği bu dönemde bir sapmaya neden oldu ve pop dingin bir şekilde ilerlerken bir anda kontrolden çıktı.
KORO SONRASI BAS GİTAR SEVDASI
Onno Tunç’un müziğimize katkıları saymakla bitmez ancak bunları örneklemeden önce hayat hikayesine kısaca bir göz atalım: 1948 yılında İstanbul’da doğan Onno Tunç, kilise korolarında şarkı söylemek suretiyle müziğe başlıyor. Sonrası klasik: Lisede ‘Black Stones’ adlı bir topluluk kuruyor ve bas gitara merak salıyor. Kısa sürede ‘Üstün Poyraz Set’ kadrosuna giriyor, Durul Gence ve Süheyl Denizci gibi üstatlarla çalışıyor. Tunç, ‘70’li yılların en büyük aranjörlerinden. Başta, bestelerinden ziyade düzenlemeleriyle adını duyuruyor. Bir yandan da dönemin mühim topluluklarından İstanbul Gelişim Orkestrası’nda çalmayı sürdürüyor. O dönemde imza attığı albümler arasında Bülent Ortaçgil’in alameti farikası olan “Benimle Oynar mısın” da var. Bir ayrıntı: Yıllar sonra, Ortaçgil’in dönüş albümü “İkinci Perde” de Onno Tunç imzasıyla çıkacak.
Onno Tunç’un bas gitar ve kontrabas çaldığı albümler bir elin parmaklarını geçmez belki ama her birine damgasını vurduğu yadsınamaz. Okay Temiz’in “Zikir”ini ya da Ruacan ailesinin (kendi kulvarında tek) muazzam caz albümünü şimdi dinlediğimizde bunu daha da iyi anlıyoruz. Ya da Mustafa Sandal’ın ilk albümündeki “Beni Unutma”yı… Bütün bunları aklımıza getirirken, Mazhar Fuat Özkan’ın efsanevi şarkılarından “Yalnızlık Ömür Boyu”nda perdesiz bas çaldığını da unutmayalım ve ‘Onno&Company’ adıyla imza attığı 45′lik plağı analım: ‘Melissa / The Bracelet’.
DÜZENLEMELERLE ADINI DUYURDU
Tam bu noktada, Onno Tunç’un yaptığı işlere döndürelim kulağımızı. Düzenlemeleriyle adını duyurdu demiştik; ‘70’li yıllarda düzenlemesini yaptığı şarkıların sadece birkaçını anarsak onun ne kadar mühim bir müzisyen olduğunu daha da iyi anlarız: Ajda Pekkan’ın “Bambaşka Biri”, “Haykıracak Nefesim”, “Dile Kolay”, “Ya Sonra” gibi unutulmaz şarkılarının bulunduğu “Süperstar 2” albümünün tamamının ya da Nükhet Duru’nun aralarında “Melankoli”, “Cambaz”, “Benimsin Diyemediğim” ve “Çakır”ın da bulunduğu pek çok şarkısının düzenlemeleri ona ait mesela. Salim Dündar’ın “Aynalar”, İbo’nun “Balonlarım Vardı” gibi bir dönem dillerden düşmeyen şarkıların ya da Ertan Anapa’nın seslendirdiği tek türkü olan “Havada Bulut Yok”un düzenlemesi de. Nükhet Duru, yakınlarda yaptığı bir albümünde bu türküyü Onno Tunç düzenlemesine sadık kalarak ve onun anısına seslendirmişti. Söz açılmışken Harun Kolçak’ın “Müzisyen”, Sezen Aksu’nun “Düş Bahçeleri” albümlerini ona adadığını da söylemiş olalım.
90’LI YILLARIN FRAGMANI
Başta da söyledik, Sezen Aksu ve Onno Tunç birlikteliği başka bir duruma tekabül ediyor. Onno Tunç’un ‘90’lı yıllarda yapacağı büyük atağın bir nevi fragmanı gibi. Fragman dediysek yanlış anlaşılmasın, bu bile başlı başına bir tarih. Sadece Sezen Aksu’nun söylediği Onno Tunç şarkılarını anmak bile bu tarihin ne denli mühim olduğunu ve memleket popuna neler kazandırdığını ispata muktedir. Sezen Aksu’nun seslendirdiği ilk Onno Tunç şarkısı, “Ağlamak Güzeldir” albümünde yer alan (ve yenilerde Işın Karaca’nın da yorumladığı) “Hoşgörü”. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor: “Sen Ağlama”, “Geri Dön”, ”Bu Gece”, “Bir Başka Aşk”, “1945”, “Haydi Gel Benimle Ol”, “Sultan Süleyman”, Metin Altıok’un şiirinden bestelenen “Kavaklar”, Nâzım Hikmet’in bir rubaisinden alınan “Tenna”, “Bir Çocuk Sevdim”, “Son Bakış”… Bu kadar da değil: Ali Kocatepe bestesi olan “Ali” hariç “Git” albümünün tamamı Onno Tunç şarkılarından oluşuyor. “Değer mi”, “Beni Unutma”, “Ah Mazi” bu albümde mesela… Sezen Aksu külliyatında ayrı bir yere koyduğumuz “Kış Masalı” ve “Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam” da Onno Tunç’un besteleri. Sözlerine de katkıda bulunduğu “Tutsak” ve bir albüme adını veren etkileyici “Işık Doğudan Yükselir” de öyle. Bu kadar şarkı adı saymışken “Hadi Bakalım”ı unutmayalım: Onu en sona bırakmamız, az önce sözünü ettiğimiz fragmanlık durumunu daha iyi anlatacağından. Yonca Evcimik’in “Abone”sinin hemen ardından çıkan bu şarkı sadece bizim illerde değil ecnebi memleketlerde de “iş” yaptı. Diskolarda çalındı, plak ve CD-single olarak yayınlandı; remixleri yapıldı. Bu şarkı, Onno Tunç’un ‘90’larda yaptığı hamlenin de ateşleyicisiydi.
POPÜLER ŞARKILAR VE DİĞERLERİ
Levent Yüksel, Asya, Rüya Ersavcı, Emel, Bendeniz gibi “yeni” şarkıcılar, işe Onno Tunç şarkıları seslendirerek başladı. Yeşim Salkım’ın en güzel şarkılarından “Ben Yoldan Gönüllü Çıktım”, Onno Tunç imzalı. Aşkın Nur Yengi’nin unutulmaz ilk albümü “Sevgiliye”nin düzenlemeleri ona ait. Harun Kolçak’ın “Beni Unut”, Zerrin Özer’in “Olay Olay”, Zuhal Olcay’ın “Oyuncu”, Ayşegül Aldinç’in “Alev Alev” albülmleri Onno Tunç’un müzik direktörlüğünü üstlendiği albümlerdi ve hem adı geçen sanatçıların diskografilerinde hem de o dönem yapılan albümler arasında ayrı bir yere sahipti. Nilüfer, ‘90’lı yıllardaki en büyük çıkışını Onno Tunç imzalı “Yine Yeni Yeniden” ile yaptı. Kapak düzeninden şarkılara bu albümün izini sürdüğü “Ne Masal Ne Rüya” ile bu başarıyı sürdürdü ancak yeniden Kayahan’ın dümen suyuna girmesiyle inişe geçti. Sonrasında kendine yepyeni bir yol çizecek olan Göksel’in de ilk albümü Onno Tunç imzalıydı.
Onno Tunç, sadece popüler çalışmalara imza atmadı. Orkestra ve solo saksofon için bestelediği “Su” adlı bir eserin varlığını biliyoruz. Ayrıca film müzikleri de besteledi: “Ah Belinda”, “Yağmur Kaçakları”, “Rumuz Goncagül”, “Büyük Yalnızlık”, “Tersine Dünya” ve “Eylül”… Bunlar arasında en ses getireni, 1987 tarihli “Dünden Sonra Yarından Önce”. Filmin sonunda çalan, Zuhal Olcay’ın seslendirdiği aynı adlı şarkı, Olcay’ın “İki Çift Laf” adlı albümünde yer aldı ve yıllar sonra yeniden popüler oldu.
EUROVISION MECARASI
Onno Tunç üretimlerinden söz ederken onun Eurovision macerasını da unutmamak gerek. Her besteci gibi o da (bilhassa ‘80’li yıllarda) Eurovision yarışının içindeydi. 1978 ve 1979 yılında katılan şarkıların aranjörlüğünü üstlenmekle kalmadı, sonraki yarışmalara beste de gönderdi. Bu besteler içinde en önemlisi hiç kuşkusuz “1945”. Memlekette yapılan nadir barış şarkılarından birisi bu ve bunun için yeri nazarımızda apayrı. Onno Tunç’un da kendisiyle yapılan bir televizyon söyleşisinde en çok bu bestesini sevdiğini söylediğini hatırlıyoruz.
Yaz başında Onno Tunç adının da karıştığı tatsız bir tartışma yaşandı. Hatırlarsınız, “Şarkı Söylemek Lazım” adlı yarışmada “Şinanay”ı seslendiren Ferda Anıl Yarkın, şarkının Onno Tunç bestesi olarak bilindiğini ancak asıl bestecisinin Fuat Güner olduğunu iddia etti ve yarışma jürisinde bulunan Fuat Güner bu bilgiyi onayladı. Bunun üzerine Sezen Aksu yayına bağlandı; tartışma büyüdü ve mahkemeye aksettirildi. Sonucu hakkında bir bilgimiz yok. Lakin üzerinden bunca yıl geçtikten sonra iki ehil ismin böylesi bir tartışmada taraf olması bize ziyadesiyle üzücü geliyor.
“BENİM BİR KARFDEŞİM VAR DÜNYADA YOKTUR EŞİ”
Tam da bu tartışma sürerken bir “saygı albümü” piyasaya çıktı. Kolaj tarafından yayımlanan “Onno Tunç Şarkıları”, onunla çalışmış sanatçıların yanı sıra belki de onu hiç tanımamış müzisyenlerin katkılarıyla oluşmuş bir albüm. Albümü, şarkıları uzun uzun anlatmanın manası yok. Az önce bahsi geçen “Şinanay”ın Ceza yorumundan iki cümle alalım: “Üstad Onno Tunç sen rahat uyu / Dümeni kırma, bu geminin daha uzun yolu…” Şimdi de Aylin Aslım’ın albüm kapağında söylediklerine kulak verelim: “Hayatta birçok şeyde keskin bir çizgi çekmek zor; bazen imkansız. Ama Türk popunda ‘Onno Tunç’tan öncesi ve sonrası’nı çok net görebiliyor insan…” Bu cümleye iki satır ekleyelim ve yazıyı nihayetlendirelim: Onno Tunç için “90′lı yılların müziğini şekillendirdi” gibi iddialı bir cümle kurmak hiç de yanlış değil. Bu şarkıların yeni bir çığır açtığını ve “Türk hafif müziği” olarak anılan türün “Türk popu” olarak tescillenmesinde büyük rol oynadığını hatırlayalım. Bunca şey hatırlamışken şu tuhaf ayrıntıyı unutmayalım: Onno Tunç’un öldüğü yerde yaptırılan anıt ve Yalova’daki heykeli, kim olduğu belirsiz kişilerce zaman zaman tahrip ediliyor. “Hoşgörü” adlı bir şarkı yazmış bu şahane insana yapılabilecek en büyük kötülük bu belki de…
Onno Tunç namıyla maruf Ohannes Tunçboyacıyan, müziğimizi bir adım değil fersah fersah ileriye götürenlerden. Son sözleri, onu çok iyi tanıyan iki kişiye bırakalım. İlki yazının başından beri bizden ayrılmayan Sezen Aksu. Ölümün ardından gazetelere verdiği ilandaki tek cümle bunca yazının anlattığını karşılamaya tek başına muktedir: “Sese söze büründü, Onno diye göründü”. Biraderi Arto Tunçboyacıyan’ın onun anısına bestelediği “My Royal Brother” ise bugüne kadar dinlediğimiz en acıklı ağıtlardan: “Benim bir kardeşim var, dünyaların iyisi / Benim bir kardeşim var, dünyada yoktur eşi // Gururunla kendini bu yerlere getirdi / Saygısıyla insanlara kendisini sevdirdi // Bir kalbi vardı onun dünyalara sığmayan / Bir beyni vardı onun dünyada ender olan // Düşman bile olsaydın kızamazdın sen ona / Dürüstlüğüyle getirdi sevgiyi insanlara…”
Murat Meriç tarafından kaleme alınan bu yazı, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 6. sayısında (Eylül – Ekim 2007) yer aldı. Yazıda kullanılan görseller Murat Meriç’in arşivinden edinildi. Sayfa tasarımı ve uygulaması Didem İncesağır’a ait.