bread

Nesli tükenen bir rock ikonu: Patti Smith

Punk rock’ın ilham perisi Patti Smith İstanbul’dan geçti. PJ Harvey’den Kim Gordon ve Liz Phair’e kadar birçok kadın rockçıya ilham veren, müziği kadar hayat içerisindeki duruşu ve sanatına olan yaklaşımıyla da yaşayan bir efsaneye dönüşen Patti Smith, Babylon’un yeni sezon açılışı için, Garanti Caz Yeşili Efsaneler serisi kapsamında ülkemize geldi. Patti Smith 1999 yılında da İstanbul’a gelmiş ve Açıkhava Tiyatrosu’nu hallaç pamuğu gibi sallamıştı.

Patti Smith, yaklaşık 40 yıllık sanat hayatı boyunca hep kendine has biri olarak akıllara kazındı, rock’n roll’u entelektüel bir çizgide yaşadı, şiir ve müziği meslek olarak değil hayat tarzı olarak benimsedi. En büyük kadın rock yıldızlarından olmasına rağmen, başarı için cinsiyetini ön plana çıkarmadı, ama kışkırtıcılığından da taviz vermedi. Erkek gibi giyinmesi ve kıyafetlerini asi karakterinin bir uzantısı olarak görmesiyle de modacılara ilham kaynağı oldu. 1975 yılında yayınladığı ilk stüdyo albümü “Horses” ise, müzik dünyasının ilk art-punk albümü olarak kabul ediliyor ve tüm zamanların en ilham verici albümleri listesinde üst sıralarda yer alıyor… Patti Smith daha önce 8 Temmuz 1999 yılında İstanbul Açıkhava Tiyatrosu’nda bir konser vermişti. Herhalde Açıkhava’nın gördüğü en müthiş konserlerden biriydi. Patti Smith parçaları söylerken kendinden geçip ortalığı yıkıp dağıtıyor sonra da hafif şaşkınlıkla seyirciyi selamlıyordu. Etrafa yaydığı enerji o kadar güçlüydü ki… Nitekim Patti Smith’in 1996 yılında Los Angeles’da verdiği konserden sonra REM’den Michael Stipe bunun “hayatının en inanılmaz 10 deneyiminden biri” olduğunu söylemiş.

KIŞKIRTAN BİR SES

1975 tarihli ‘Horses’ albümü gelmiş geçmiş en iyi rock albümlernden biri olarak kabul edilen, işe bir punk şair olarak başlayıp rock starlığa geçen, müziğinde Beat Generation’ın William Burroughs ve Allen Ginsberg gibi büyük şairlerinden feyz alan Patti Smith, 1979 yılında İtalya’da 70 bin kişinin karşına geçip bir veda konseri vermişti. Sonra da MC5′ın eski gitaristi ve Detroit Sonic Rendez – Vous Band’in lideri Fred Sonic Smith ile evlenip kendini ailesine vakfetmişti. İki çocuk sahibi olan Patti Smith, kocasının ve erkek kardeşinin 1994 yılında ani ölümlerinden sonra tekrar sahnelere döndü ve aralıklarla da olsa albümler yapmaya devam etmekte. Amerika’da yaşayan tanınmış bir İngiliz gazeteci, Irak işgalinin ardından, ‘burası artık benim tanıdığım Amerika değil’ diyerek ülkeyi terk etmeye karar verdiğini, yola çıkmadan önce ise Patti Smith konserinde bulun duğunu yazmıştı. Patti Smith sahnede ‘People Have The Power’ ile gürlerken, kendi kendine ‘yine de ülkenin onurunu kurtaran birkaç kişi hala var’ diye düşündüğünü eklemişti. Patti Smith gibiler gerçekten az kaldı. Uncut dergisi ‘Johnny Cash de gitti bir Patti Smith ile Bob Dylan kaldı’ diye yazdı geçenlerde. İnsan ruhuna bu kadar derin nüfuz eden, kışkırtan, heyecanlandıran ve güç veren bir ses, söz ve duruş kolay bulunan şeyler değil.

FAKİR ÇOCUKLUK

30 Aralık 1946 tarihinde Chicago, Illinois’de doğan sanatçı, çocukluğunun büyük bir bölümünü New Jersey’de geçirdi. Bölgedeki geniş bataklıklar ve domuz çiftliklerinin, içindeki yabancılaşma hissine oldukça katkısı olduğunu söylüyor. Üç kardeşi olan Patti Smith, babası fabrikada çalıştığından annesi de garsonluk yaptığından genellikle kardeşleriyle yalnız kalıyordu. Yine de o dönemi geçim sıkıntısı dışında oldukça eğlenceli geçen bir dönem olarak hatırlıyor. 1967’de New Jersey’den ayrılıp New York’a gitti ve fotoğrafçı Robert Mapplethorpe ile tanıştı. Mapplethorpe sonraları Patti Smith Group’un albüm kapaklarını fotoğraflayacak ve ikilinin dostluğu Mapplethorpe’un 1989 yılındaki ölümüne kadar devam edecekti. Pati Smith 1974’e kadar New York’da performans sanatı ve şiir projeleriyle uğraştı. Şiirin yanı sıra rock müzik onun için, içinde dogma barındırmayan bir din yerine geçmişti. Patti Smith şimdilerde bir rock ikonu. Ama önceleri onun da ikonları vardı: Bob Dylan, Jim Morrison ve Jimi Hendrix. Smith o dönemi şöyle anlatıyor: “Rock’n’roll’ ile şiiri harmanlamaya çalışıyordum. Bana en çok ilham veren Jimi Hendrix ve Jim Morrison olmuştu.” Jimi Hendrix’e ilk saygı ve teşekkürü Electric Ladyland stüdyosunda kaydedilen ve New York City punk sahnesine 1974 yılında bomba gibi düşen ilk single’ı ‘’Hey Joe/Piss Factory’’ ile oldu. Electric Ladyland stüdyosu Jimi Hendrix tarafından West Village’da yaptırılmış ama onun tarafından hiç kullanılamamıştı. 1971 yazında Patti Smith ve Hendrix stüdyonun açılışında karşılaşmıştı. İçeri girmeye utanan Patti stüdyonu merdivenlerine tünemiş, Jimi Hendrix de gelip yanına oturmuştu. Smith çekingen biri olduğunu o yüzden içeri girmediğini söyleyince Hendrix gülmüş ‘Ben de çok çekingenim o yüzden şimdi gidiyorum’ demişti. Sonra da Isle Of Wight festivaline katılmak üzere İngiltere’ye gitmek için uçağa yetişmişti. Hendrix bu festivalden hiç geri dönmedi. Dolayısıyla Electric Laydyland’e gidip ilk single’ı ve sonra da ‘Horses’ albümünü kaydetmeyi Patti Smith Hendrix’e borç bilmişti. ‘Horses’ (1975), rock tarihindeki en parlak ilk albümlerden biri olmakla kalmayıp punk patlamasını ateşleyen albümlerden de biri oldu. Aslında punk soundunu veren şarkı, 60’ların garaj grupları klasiği ‘Gloria’nın cover versiyonuydu. Öne çıkan iki şarkı ‘Birdland’ ve ‘Land’ dokuzar dakikalık, doğaçlama gürültü üzerine okunmuş şiirlerden oluşuyordu. Patti Smith’in de o dönemde asıl derdi, Jim Morrison gibi, bir şair olarak kabul görmekti ve iki ince ciltli şiir kitabı yayınlanmıştı. Şimdi de arkadaşı Lenny Kaye’in elektronik gitarına eşlik ediyordu. Başlangıç konsepti ‘Rock’n Rimbaud’ idi. Lakin bu 19. yüzyıl Fransız şairi Patti Smith’in en önemli ilham kaynaklarından biriydi. Daha sonra piyanist Richard Sohl ve basçı Ivan Kral da ekibe katıldı. Bu dönemde Patti Smith, Television grubundan bohem şair Richard Hell ile tanıştı. Television ile beraber 1975 baharında iki aylık program yaptılar. Bu programlar sayesinde Columbia’nın eski patronu olan ve yeni şirketi Arista için sanatçı avına çıkan Clive Davis’in dikkatini çekti.

ALBÜMLER ve AİLE

Arista ile bir albüm için anlaşan Patti Smith albümün prodüktörü olarak Velvet Underground bağlantılı John Cale’i seçti. Ancak kayıt aşamasında o kadar çok kavga etmişlerdi ki bir gün Cale dayanamayıp ‘Neden beni seçtin ki?’ diye sormuştu. Smith’in ‘Çünkü senin albümlerinin soundu o kadar iyi ki!’ deyince kahkahalar la gülen John Cale ‘Şaşkın, benim yerime, ses teknisyenimi seçmeliydin’ demişti. Albümdeki orjinali Van Morrison’a ait olan R&B parçası ‘Gloria’yı punk sounduyla söyleyen Patti Smith’i dinleyenler ‘’I'm gonna uhnuhn make her mine’ (‘Ona sahip olacağım’) dizesini söyleyişini lezbiyenliğe gönderme olarak algılamıştı. Halbuki Patti Smith bu konu hakkında tamamen yanlış anlaşıldığını, şarkının cinsel tercihlerini yansıtmadığını, bir sanatçı olarak özgürlüğünü yansıttığını söylüyor ve böyle ‘transgender’(cinsiyetler arası) şarkılar yapmayı, şarkılarını erkek bakış açısıyla yazan Joan Baez’den öğrendiğini söylüyor. Horses’ın başarısından sonra Amerika ve Avrupa turnelerine çıkan Patti Smith ve grubu ardından “Radio Ethopia”yı kaydetti (1976). 1978’de çıkan “Easter” (1978) ise Bruce Springteen ile birlikte yazdığı “Because The Night” adlı hit single’ıyla şu ana kadar çıkan albümleri arasında en fazla ticari başarı kazanan albüm oldu. “Wave” (1979) “Frederick and Dancing Barefoot” gibi parçaların radyolarda çok çalınmasına rağmen pek başarı kazanmadı. Ama bu iki parçayı ithaf ettiği, efsanevi Detroitli rock grubu MC5’dan Fred Smith’e aşık olmuştu. Patti ile Fred’in evlendikten sonra önce oğulları Jackson sonra da kızları Jesse dünyaya geldi. Patti Smith bu dönemde ailesini ön plana alıp, Fred ile birlikte yaptıkları “Dream Of Life” (1988) albümünün dışında albüm yapmadı.

KAYIPLAR ve MUZİĞE DÖNÜŞ

1994 yılında kocasının ve kardeşi Todd’un ani ölümlerinden sonra REM grubundan arkadaşı Michael Stripe ve ünlü Beat şairi Allen Ginsberg onu tekrar yollara düşmeye teşvik etti. 1995 yılında Bob Dylan ile kısa bir turneye çıktı. 1996 yılında çıkardığı ‘Gone Again’de, çok sevdiği Kurt Cobain’e ithaf ettiği “About A Boy” adlı parçaya yer vermişti. Ardından güçlü sözleri, sağlam alt yapılarıyla rock müziğine “Peace & Noise” (1997), “Gung Ho” (2000) ve “Trampin” (2004) gibi yapıtlar kazandırmaya devam etti.

ROCK’N ROLL HALL OF FAME

90’lardan itibaren Sonic Youth, PJ Harvey, Hole gibi önde gelen gruplarda da kendi etkisi açıkça görülüyordu. Patti Smith 12 Mart 2007’de ‘Rage Against The Machine’ grubundan Zach De la Rocha’nın açılış konuşmasını yaptığı törenle ‘Rock And Roll Hall Of Fame’e seçildi. Her zaman politik bir yönü de olan Patti Smith savaş karşıtı kampanyalarda yer aldı ve şarkılarında bu konulara yer verdi. 2006’daki İsrail’in Lübnan’a yaptığı hava saldırısı üzerine yazdığı ‘Qana’ ve Guantanamo Hapishanesi’nde dört yıl tutulan Türk genci Murat Kurnaz için yazdığı ‘Without Chains’ bunlardan sadece ikisi. Bu yıl içinde Doors, Nirvana, Rolling Stones gibi grupların hit parçalarını cover’ladığı “Twelve” adlı bir albüm çıkaran Patti Smith şu anda 61 yaşında ve ‘Fiziksel olarak kuvvetim olduğu sürece sesim ve kalbimle devam edeceğim. Mümkün olduğunca, bazı şeylerin yanındaki diken olmaya devam etmek istiyorum’ diyor.

Esra Okutan tarafından kaleme alınan bu yazı, Tetra İletişim tarafından, Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği (MESAM) için üretilen “Mesam Vizyon” dergisinin 6. sayısında (Eylül – Ekim 2007) yer aldı. Yazıda kullanılan görseller internetten, Uncut dergisi ve Esra Okutan’ın  arşivinden edinildi. Sayfa tasarımı ve uygulaması Didem İncesağır’a ait.