bread

Broadway müzikallerinin yüzde 5’i başarılı

Can Ağaoğlu (TAC ’03), Broadway müzikalleri hazırlayan Araca Group’ta internet pazarlaması ve web sitesinin gelişiminden sorumlu olarak çalışıyor. Eğlence dünyasının renkli olduğu kadar acımasız kurallarına da dikkat çeken Ağaoğlu, “Broadway’de sahnelenen şovların ancak yüzde 5’i uzun yıllar süren ve bu sayede milyar dolarlık hasılatlara ulaşan başarıyı yakalayabilir” diyor.

Broadway’de bir müzikal ortalama 15 milyon dolara mâl oluyor. Bu riskli de bir yatırım. Çünkü onlarca kişinin, aylarca çalışmasının ürünü olan şovlar bir ya da birkaç eleştirmenin olumsuz değerlendirmelerinin ardından ölü doğabiliyor. Sektörü yönlendiren bu yorumlar yüzünden bazen beğenilen ve gerçekten iyi olan şovlar da tarihe karışabiliyor. Yine de sevindirici olan birilerinin bu Broadway şovlarına hâlâ para yatırması. Can Ağaoğlu ile neon ışıkların aydınlattığı sahnenin gerisindeki dünyayı ve bu dünyayı neden tercih ettiğini konuştuk.

“Broadway” deyince aklımıza hemen tiyatro ve müzikaller geliyor. Broadway’in bu büyüsü nereden kaynaklanıyor?

Broadway’de para kazanma amacı gütmeyen tiyatro grubu yoktur. Çünkü kapitalizmin başkenti New York’ta döngü böyledir. Zaten o yüzden Broadway’de Fransa’daki kadar bağımsız tiyatro yapılmaz. New York’ta gerçekten çok zeki, entelektüel, yetenekli insanlar var ve bunlar kültürel dünyada olan biteni izlemek için çok rahat para harcayabilirler. Üstelik eğlence sektörü, potansiyeli harekete geçirmek için türlü türlü yöntemler geliştirmiştir. Örneğin uzun yıllardan beri tiyatroda başarılı performanslara verilen Tony Ödülleri’ne ilgiyi artırmak için ödül törenini tıpkı Oscar törenlerinde olduğu gibi televizyondan canlı yayınlamaya başladılar. Hatta töreni de televizyonun sevilen isimleri sunuyor. Ne mutlu ki bu yıl Tony Ödülleri’nde en iyi kadın oyuncu ödülünü ‘A View From The Bridge’ oyunundaki performansıyla Scarlett Johansson aldı.

Evet geçen buluşma dergisinde kısa haberler sayfalarında sizin de onunla bir fotoğrafınız vardı. Tanışmışsınız galiba?

Tony Ödülleri’nin verilmesinden sonra her Broadway şovunun bir partisi olur (After Party). O partide tanıştım. Şaşkınlıktan ilk cümlem “I’m proud of you –Seninle gurur duyuyorum” oldu. Çok utandım sonra ama ağzımdan çıktı bir kere. O da gülerek teşekkür etti.

Biraz gerilere gidelim. Amerika’ya, New York’a geliş nedeniniz en başından itibaren Broadway düşleri miydi?

2007 yılında İTÜ Uluslararası Ortak Lisans Programları, Bilişim Sistemleri bölümünden mezun oldum. Bölümün ilk mezunlarındanım. İki yıl Türkiye’de iki yıl da SUNY Binghamton Üniversitesi’nde okudum. Mezun olduğumda tamamen bilgisayar odaklı bir kariyer beni bekliyordu. “Bunu yapmak istiyor muyum, hayattaki amacım bu mu?” diye hiç düşünmemiştim oysa ki. Mezuniyetin ardından New York’ta kurumsal bir firmada çalışmaya başladım. Çok stresli ve sıkıcı bir işti, bir yıl sonunda hayatımı bilgisayar karşısında geçirerek yaşayamayacağımı fark ettim. Daha sonra madem New York’tayım en azından yapmak istediğim şeyin peşinden koşayım dedim.

Neydi yapmak istediğiniz şey?

Biraz daha yaratıcılığımı gösterebileceğim bir kariyerdi. Programcı da olacaksam daha yaratıcı ve görselliğin ön planda olduğu bir programcı olmalıydım. Web bazlı programlar hazırlayabilirim diye düşündüm. Hatta asıl amacım sanat direktörü olmak, yaratıcı reklamcılık yapmaktı. Broadway bu hedefime ulaşmamda köprü oluyor açıkcası. Çünkü şu anda pozisyonum gereği Broadway için reklamlar yapıyorum. Araca Group tarafından hazırlanan tüm şovların reklamlarını hazırlıyor, web sitelerini tasarlıyorum.

Bilişim aslında size hitabeden bir meslek değilmiş. Neden tercih ettiniz?

O zamanlar bilişim en gözde alanlardan biriydi. Herkes geleceğin mesleği diyordu. Benim de puanım çok iyiydi ve bu bölüme girdim. Buradan uzaklaşıp New York’un özgür dünyasına girince sis perdesi de aralandı resmen. New York böyle bir şehir işte. Insanı özgür bırakıyor, ne istediğinizi keşfetmeye itiyor sizi. Ben de yapmak istediğim şeyi kovalarsam hem sevdiğim işi yapacağım için çalışıyormuş gibi hissetmeyeceğimi hem de çok çalıştığım için başarılı olacağımı fark ettim.

Kendinizi keşfetme süreci hâlâ devam ediyor mu?

Ediyor, bu aralar reklamcılığı sorgulamaya başladım. Çünkü reklamcılıkta, etik olsun olmasın her markayı savunmanız gerekiyor. Mesela büyük bir ‘fastfood’ zinciri müşterinizse reklama çok kaynak ayırdığı için sizin açınızdan çok değerli bir müşteri haline geliyor. Oysa zararlı yiyecekler satıyor. Gazlı içecek firmaları da, insan ve çevre sağlığına zararlı ürünler satıyor ama siz para kazanmak uğruna bunu perdeleyecek stratejiler geliştirip daha çok tüketilmesine vesile oluyorsunuz. “Neden bu işi yapıp bu insanlara katkıda bulunayım” diye düşünmeye başladım.

Araca Group’a nasıl girdiniz?

2008 Ekim’de başladım. Aslında çok büyük bir şans oldu benim için çünkü Amerika’da eğer yabancıysanız iş bulmanız da çok zor. Benim şansım, sanata yatkın olmamdı. Bir programcı için sanata yatkın olmak çok görülen bir şey değil. Çünkü programcılar bilgisayar odaklıdır. Babamın fotoğrafçı olması küçük yaşlarda sanata yönelmemi sağladı. Onunla sürekli müzelere, fotoğraf gezilerine giderdik. Bir fotoğrafı neyin güzel kıldığını gösterirdi. Her fotoğrafçı tekniği bilir ama nasıl bakacağını bilmek farklıdır, sanatçıyı sanatçı yapan ya da fotoğrafçıyı fotoğrafçı yapan da budur bence. Babam farkında olmadan bunu aşıladı bana. Bu konuda annemin de hakkını vermeliyim. Onun da sanata yatkın olmamda emeği çoktur. Ortaokul ve lise boyunca geceleri yatmadan büyük Türk Şiiri Antolojisi kitabından bana şiirler okurdu. Sık sık da klasik müzik konserlerine ve tiyatrolara götürürdü.

Pozisyonunuz ne gibi sorumluluklar içeriyor?

Şovların internet pazarlaması ve web sitesinin gelişiminden sorumluyum. Bilişim jargonunda gelişim kodlama demek. Web sitesini biri tasarlar, ben de o tasarımı web ortamına aktarır, işlevsel hale getiririm. Araca Group’ta kendimi kanıtlarsam yapmak istediğim yaratıcı alanlara yönelebileceğimi düşündüm. Zaten o yüzden başvurdum buraya. Bir de Brodway’e ve sahne sanatlarına ilgim vardı. Şu an da web sitelerinin sanat şovlarını ve internet reklamlarını tasarlıyor ve geliştiriyorum.

Ne tür nitelikler gerektiriyor bu işi yapabilmek, zor bir iş mi?

Şovu yorumlamak, oyundaki asıl duyguyu anlamak gerekiyor. Çünkü buna göre renkler kullanıyorsunuz. “Insanlar neden bu hikayeyi görmek istesinler?” sorusuna iyi bir yanıt oluşturmanız için hikayeyle ilgili ayrıntıları bilmelisiniz ki buna göre görselliğe yön verebilin. Kullanılacak renkler ve yazı karakterleri bu ayrıntılarla şekilleniyor.

Müzikallere ilginiz ne zaman başladı?

13-14 yaşımdayken, babam New York’tan üzerinde ‘CATS’ yazılı bir tişört ve elinde aynı adlı bir CD’yle gelmişti. Albümü dinlediğimde gerçekten inanılmaz parçalar vardı. Bugün hâlâ aklımdadır o parçalar. Şimdi şirkette çalıştığım arkadaşlarım o zaman babamın gördüğü CATS müzikalindeki oyuncular. Araca Group’un hazırladığı müzikallerden de Wicked’i çok beğenirim, gerçekten insanın ufkunu açan bir hikayesi vardır. Meşhur Oz Büyücüsü’ndeki cadının, cadıya dönüşmesinin hüzünlü hikayesi aslında bu. İçinde güzel mesajlar barındırıyor.

Broadway’deki renkli dünya hakkında neler söylersiniz?

Broadway şovları müzikal de olabilir, tiyatro da olabilir. Broadway şovunu 500 ve 500’ün üzeri seyirci kapasitesi olan tiyatrolar sergiler ki bunlar da Manhattan’da Theater District denilen bölgede yer alıyor. Bunların dışında bir de Lincoln Center denilen çok büyük bir tiyatro vardır. Yapım süreci çok detaylı ve zordur. Bir kere inanılmaz risklidir. Broadway’de sergilenen şovların yüzde 2 ila yüzde 5’i başarılı olur. Başarılı olmasından kasıt, şovun uzun yıllar oynanmasıdır. Bu durumda milyon dolarlara ulaşan inanılmaz hasılatlar yaparlar. Müzikal beğenilirse, filmi, kitabı, aksesuarları çıkar. Başarılı yapımlara örnek olarak Wicked, Hair, The Phantom of The Opera’yı sayabilirim. Broadway’da şöyle bir süreç var. Provalar tamamlandıktan sonra açılışın yapılacağı büyük güne kadar ön sergilemeler (preview) yapılır. Bir iki hafta seyirci oyunları izler ama basın hiçbir yorum yapamaz, hatta oyunlara alınmaz bile. Bu arada oyundaki son ayrıntılar halledilir. Açılış gecesi, müzikalin kaderini belirler. Başarılı olacak mı, gişede iyi hasılat bırakacak mı belli olur. Eleştirmenlerin yorumları oyunun başarısında etkilidir. Örneğin New York Times’ın eleştirmeni iyi yorum yaptıysa oyun o seneki Tony’leri toplayabilir, gişede iyi sonuçlar alır.

Oyunların fiyatları ne aralıkta?

Denzel Washington’ın rol aldığı oyunun en düşük bilet fiyatı 150 dolar civarında. Bizim şovumuz kapandığı için şu aralar indirim kampanyalarıyla 60 dolara kadar bilet bulunabiliyor. Bu zaten en düşük bilet fiyatı.

 

ELEŞTİRMEN BEĞENMEDİ, OYUN TUTMADI

Son oyunumuz ‘Lend Me a Tenor’ için herkes çok olumlu yorumlar yazarken bir tek New York Times eleştirmeni olumsuz yazdı. Şimdi bu eğlenceli şovu bitiriyoruz. Çok acımasızca bir döngü ama böyle gelmiş, böyle gidiyor. Broadway’de küçük çaplı bir şovun maliyeti 15 milyon dolar civarında. Üstelik bu işe para yatıracak prodüktör bulmak da çok zor. Hikayeye, senaryoya, oyunculara inanacak ve yatırım yapacak. Bu riski göze alanlar var hâlâ, onlar da “ya tutarsa” diyerek giriyorlar zaten. Çünkü tutarsa bir daha hayatları boyunca para dertleri olmayacak.

Can Ağaoğlu’yla yapılan bu söyleşi, Tetra İletişim tarafından, Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV) için üretilen “Buluşma” dergisinin 6. sayısında (Ekim 2010) yer aldı. Türkşan Karatekin tarafından gerçekleştirilen söyleşinin fotoğrafları Cihan Aldık çekti. Sayfa tasarımı ve uygulaması Erdem Özkan tarafından yapıldı.