ara
face
Son Yazılar
Yazının DevamıSezar ve Napolyon, turşunun askerleri için cesaret kaynağı olduğunu söylemişler....
Yazının DevamıYapımının hayli zor olması nedeniyle tadı ve kıvamı taklit edilemeyen...
Yazının DevamıBüyükannelerimizi işlerken gördüğümüz ve bir dönem demode bulunarak çeyiz sandıklarında...
Yazının Devamıİlkbaharın habercisi leylekler, özellikle Türkiye’de en sevilen hayvanlardan biri. Öyle...
Yazının DevamıSoğuk kış aylarının sıcacık yemişi… “Kestane kebap yemesi sevap…” Sobanın...
Beyazıt Öztürk: Yeteneklerinizi fark edin
Doğa Koleji t-MBA Seminerleri kapsamından birbirinden ünlü isimleri ağırlamaya devam ediyor. Sarıyer Doğa Koleji de ünlü şovmen Beyazıt Öztürk’ü konuk eti. Yoğun bir ilgiyle karşılanan Beyazıt Öztürk, önce Sarıyer Doğa Koleji Öğrenci Meclisi üyeleriyle bir araya gelerek t-MBA ile ilgili bilgi aldı. Seminerde öğrencilerin sorularına verdiği samimi yanıtlarla büyük alkış alan ünlü şovmen konuşmasını anılarla renklendirerek bütün salonu kahkahaya boğdu.
Merak edilen Beyaz kimdir?
Televizyonlardan tanıdığımız Beyazıt Öztürk, ‘ailemizin şovmeni’ gibi, içimizden biri. Her hafta cuma akşamları özel bir televizyon kanalında yayınlanan ‘Beyaz Show’ ile tam 14 yıldır evlerimize konuk oluyor. Ayrıca televizyon dizileri, sinema filmleri ve reklamlarla da her an karşımızda. Medyadaki popülaritesini söylemeye gerek bile yok. Beyazıt Öztürk, Doğa öğrencilerine, televizyondan izledikleri ya da basında gördükleri ‘Beyaz’ ile karşılarında kanlı canlı duran ‘Beyaz’ arasında bir fark olup olmadığını keşfetmeleri için önlerinde bir saatleri olduğunu söyledi. Kendi öğrencilik yıllarından ve şöhrete ulaşma serüveninden de kısaca söz etti. Bu arada t-MBA tarihinin en kahkaha dolu semineri de bu oldu.
Ne yapmak istiyorsunuz?
1969 Bolu doğumlu şovmen, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü mezunu. Beyazıt Öztürk; “Ülkemizde ne yapmak istediğinizle ne yaptığınız arasında farklar vardır, bunlar çoğunlukla birbirini tutmaz. Ben seramik okudum, şimdi bambaşka bir iş yapıyorum. Fizik okusaydım belki otobüs şoförü olurdum. Okuduğunuz bölüm, hayattan istedikleriniz ve hayatın size sundukları eğer uyum içindeyse çok şanslısınız demektir. Benim yaşantımda böyle bir çizgi vardı. Şu anda güzel bir yerde olduğumu kabul ediyorum” dedi.
“İnsanları güldürür oldum”
Beyazıt Öztürk, insanları güldürebildiği için kendisini çok şanslı hissediyor. Türkiye’de insanların gülmeye çok ihtiyacı olduğunu düşündüğü için bunu yapabiliyor olmak onu bir açıdan çok keyiflendiriyor öte yandan da ciddi bir baskı altına alıyor: “Hayatta çoğu insanın başına gelmeyecek bir durum benim başıma geldi ama kastettiğim ünlü olmak değil. Kameraların önünde iki hareket yaparak da ünlü olabilirsiniz. Söylemek istediğim, ben, Okan (Bayülgen), Cem (Yılmaz), biz her nasılsa insanları güldürür olduk.” Bu kısa girişin ardından sorulara geçen Beyazıt Öztürk’e yeni dizi ve sinema projesi olup olmadığı soruldu. Beyaz, bu piyasaya çok ısınamadığını itiraf ederek “Beyaz Show kamera önünde bir kişilik şov programı. Her hafta programa çıkıyorum, o hafta kötüysem bir sonraki hafta telafi etme şansım var ama sinema öyle değil” diyerek beyaz camdaki yarışını kendi program anlayışı üzerinden devam ettirmek istediğini söyledi.
Radyoculuk macerası
Beyazıt Öztürk için şöhret basamaklarını tırmanmak pek de kolay olmamış. Hatta başlangıçta epey umut kırıcı deneyimler de yaşamış. Gemlik’te lisede okurken dengesiz bir öğrenci olduğunu, bir yıl sınıfta kalırken, diğer yıl takdirname getirdiğini anlatan şovmen; “Çalışmak isteyince oluyor, aptal değilsen öğreniyor ve başarıyorsun işte. Ama üniversite sınavında ilkini geçmeme rağmen ikincisini kazanamadım. Bu haberi aldığım günün sabahında birden bire resim yeteneğim gelişti ve ben de yetenek sınavıyla alan Güzel Sanatlar Fakülteleri’ne başvurmaya karar verdim. Mimar Sinan ve Marmara Üniversitelerinde yedeklere kaldım, sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nin sınavına girdim ve bin kişi içinden birinci olarak seramik bölümünü kazandım.” Radyoculuk günleri de bu döneme rastlamış Beyaz’ın. 1993-1994 özel radyo ve televizyonların kurulmaya başladığı yıllar olduğundan Beyazıt Öztürk ve on arkadaşı amatör ruhla bir radyo kurmuşlar. “Hepimiz bir alana yönelik program yapacaktık; kadın programı, çiftçilere yönelik program, caz ve gece sohbetleri üzerine programlarımız vardı. O güne kadar hep TRT’den beslendiğimiz için düzeyli ve içeriği olan programlar üretmeye çalışıyorduk. Ben de işin şov kısmını üstüme aldım. Gece yarısından sabahın ilk ışıklarına kadar program yapıyordum.
“İlk hüsran ve şöhrete giden yol”
Beyazıt Öztürk, o günlerde on kişi yola çıktıklarını ve her birinin kendi programlarıyla demo kasetler yaparak o zamanlar İstanbul’da bulunan Genç Radyo’ya gönderdiklerini, radyo yöneticilerinin kendisini hırslandıran o meşhur yanıtından sonra neler yaptığını bakın nasıl anlattı: “On demodan bir tek benimki kabul edilmedi. Gerekçe de benim ‘r’leri söyleyemememdi. Onlara esprili şekilde ‘Ben ‘r’leri söyleyemiyor değilim, belki siz benim gibi söyleyemiyorsunuz’ dedim. Ama canım da çok sıkıldı ve bunun üzerine ‘29 harf söyleyip bir şey anlatamayanlardan, ben 28 harf söyleyerek bir sürü şey anlatırım’ dedim. Önemli olan hangi harfleri söyleyemediğin değil, hangi harflerle neyi söylediğindir bence. İşte yolumu böylece kendim açmış oldum.” Beyazıt Öztürk Eskişehir’den yola çıkan on arkadaşın kendi çabalarıyla bir noktaya geldiklerini ve zaman zaman bir araya gelip eski günleri andıklarını söyledi.
Keşke dememek için…
Beyazıt Öztürk, seminerinin sonunda Doğa öğrencilerine iki önemli mesaj verdi: “Ailenizin kıymetini bilin ve birtakım değerlere, hassasiyetlere sahip olun”. Annesiyle olan güçlü bağın kimi zaman medyaya malzeme olduğunu anlatan şovmen 35 yaşına kadar annesiyle birlikte yaşadığını ve bundan da büyük keyif aldığını söyledi. “Medyada benim için annesine çok düşkün diye yazılır çizilir. Ben anne, baba ya da bir aileyle yaşamanın büyük bir keyif ve şans olduğunu düşünüyorum. Size ne ders çalışın ne de çalışmayın derim. Sınavı kazanır ya da kazanamazsınız. Bu sizin bileceğiniz bir iş, hayat sizin. Akıllandığınız zaman çok geç olduğunu fark ediyorsunuz, ama tek bir tavsiyem var: Lütfen ailenizin kıymetini bilin, onlar da sizin kıymetinizi bilsinler. Bu gerçekten çok önemli. Çünkü onları kaybettiğinizde ‘keşke’ diye başlayan bir sürü cümleler kurmaya başlıyorsunuz. Ben de bu yüzden anneme çok düşkünümdür.
“Annem çok güldürür beni”
Annem çok güldürür beni, enteresan hareketleri vardır. Bir de 4-5 kişilik çekirdek bir arkadaş grubum var. Onlarla bir araya geldiğimde ağzımı açmıyorum, çünkü hakikaten beni çok güldürüyorlar. Güldürmenin benim için şans olduğunu söylemiştim ama bir de kötü tarafı var; girdiğim her ortamda herkes benden kendisini güldürmemi bekliyor. Beni izliyor ve acaba ne yapacak ya da söyleyecek de güleceğim diye bana bakıyor. Bu da ister istemez büyük bir sorumluluk ve stres yüklüyor. Çünkü herkes gibi bazen o havada olmayabiliyorum. Bir anımla pekiştireyim bunu. Yazları çoğunlukla Ayvalık Cunda Adası’na giderim. Yine böyle bir tatil döneminde öğle saatlerinde otele vardım, karnım açtı, restorana gittim ve bir şeyler ısmarladım. Baktım birer ikişer insanlar etrafımı doldurmaya başladı. Herkes yan gözle beni izliyor ama laf atan da yok. Ben de hissediyorum, benden bir hareket bekleniyor. Garson geldi bu arada, kolamı nasıl içeceğimi sordu. Ben de hava sıcak buzlu olsun dedim. Bunun üzerine bir kahkahadır koptu. Ortada komik bir durum yok ama millet gülüyordu. Yorucu bir iş bu anlamda.
Doğa Koleji’nde uygulanan t-MBA Modeli, öğrencileri geleceğe hazırlıyor. Bu çerçevede öğrenciler, mesleklerinde başarıya ulaşmış insanlarla bir araya gelip söyleşiyor. Bu toplantı ve buluşmalar, Tetra İletişim tarafından izlenip kayıt altına alınıyor. Yıl sonunda tüm konular, bir kitapta toplanıyor. Beyazıt Öztürk’le Doğa öğrencilerinin buluşması 2009 -2010 eğitim döneminde gerçekleşti. Buluşma, Türkşan Karatekin tarafından izlendi ve Cihan Aldık tarafından fotoğraflandı. Konunun ve kitabın editörlüğünü Türkşan Karatekin yaptı. Kitap tasarımı ve uygulaması ise Didem İncesağır’a ait.